Bugün diğer günlerin aksine bir yol telaşımız olmadığı için
geç kalkıyoruz, 7’de J
Kahvaltımızı yaptıktan sonra Nymphenburg sarayına gitmek için üzere 8.15’de
yola çıkıyoruz.
Nymphenburg’a en yakın giden vasıta tramvay. Tramvay ise Sendlinger Tor’dan geçiyor. O yüzden önce metro ile Sendlinger Tor’a gidiyoruz, oradan Tramvaya aktarma yapıyoruz. 20 dakikada bir geçen tramvay neyse ki hemen geliyor (Aslında ben otelden çıkış saatimizi o tramvay saatine göre ayarlamıştım, tesadüf değil yani, planlı bir çalışmanın sonucu). 20 dakika sonra Nymphenburg durağında iniyoruz. Saray yolun sonunda…
Tramvay durağındaki bilgilendirme. Biz 17 Nolu tramvayı bekliyoruz. |
Bugün ve sonraki 2 gün için aldığımız ulaşım kartlarından bahsedeyim bu noktada. 3 günlük City Tour Card almıştık ilk geldiğimiz gün. Bu kartlar tek kişilik ya da 5 kişiye kadar grup şeklinde oluyor. Biz yine 2 tane 3 kişilik Partner kart aldık. Son gün havaalanına giderken de bunu kullanacağımızdan sadece şehir içini kapsayan “innerdistrict” yerine tüm şehri kapsayan “entire network” aldık. Bu şekilde kartların tanesi 53,90 Euro oldu. Yani toplam 107,80 Euro verip 6 yetişkin ve 2 çocuklu grubumuzun tüm ulaşım maliyetini halletmiş olduk. Tek kişilik bilet ise 32,90 Euro.
Bu bilet aynı zamanda bazı yerlerde indirim de sağlıyor. Bunun listesine de buradan ulaşabilirsiniz.
Saraya girmeden ön bahçesi karşılıyor bizi. Çok etkileyici.
Saraya girerken bir hediyelik eşya dükkanı ve içindeki bilet satış yeri karşılıyor bizi. Sarayın girişi çocuklara ücretsiz, yetişkinlere ise 6 Euro. Biletlerimizi alırken ulaşım için kullandığımız kartları da kullanıp ek 1 Euro’luk indirim alıyoruz.
Saray tavan |
Saray 2 kanattan oluşuyor. 1 katını gezebiliyorsunuz. Üst kata çıkarken eğer bir erişim sorununuz ya da bebek arabanız varsa asansör kullanabiliyorsunuz. İçeriye çanta, içecek vs almıyorlar. Bunları koyabileceğiniz bir vestiyer var. İlk kata çıkınca saray 2 kanata ayrılıyor. Odaların numarasına göre gezebiliyorsunuz. Bizim gittiğimiz zaman neredeyse 1 kanat tadilattaydı. Tek kanadını gezebildik. Bizi çok etkilemedi. İçerisi de bomboş olduğundan çok hızlı gezdik. 40 dakikada bahçeye çıkmıştık bile. Internette okuduğum yorumlarda içeriye en az 3 saat vakit ayırmak gerektiği yazıyordu. Sanırım biz böyle yerleri gezmeyi beceremiyoruz :)
İçerisi o kadar boş ki Eda ortalarda koşturabiliyor. |
Nymphenburg’un bahçeleri çok büyük ve keyifli. Arkasında bir
orman var desek yeri. Bahçelerde gezindikten sonra bahçenin içindeki bir cafeye oturuyoruz. Bira-kahve içip tatlı yiyoruz. 3 farklı tatlı alıyoruz, herkes kendi aldığı tatlıyı beğeniyor :) Ben elmalı pay almıştım, güzeldi valla.
Bu cafe'nin arkasından Botanik bahçesine geçiş var. Botanik bahçesinin iki kapısından biri Nypmhenburg Bahçeleri ile bitişik. Küçük bir geçiş ama bahçenin içinde yönlendirme tabelaları olduğundan Botanik Bahçesi kolayca bulunuyor.
Botanik bahçesi (botanischer garten) 21 hektarlık büyük bir bahçe. Sabah 9'da açılıyor, mevsimine göre 18-19'a kadar açık kalıyor. 18 yaş altındakilere ücretsiz. Büyüklere ise 4 Euro. Eğer City Tour Card'ınız varsa 2,5 Euroya iniyor fiyat.
İçeride bir cam sera var (glass house). Burada değişik iklimlerin bitkilerini de görebiliyorsunuz. Özellikle sıcak ve nemli iklimlerin. Burası için ayrıca bir ücret ödemenize gerek yok.
Botanik Bahçesi - Glass House |
Botanik bahçesini 1 saat 15 dakika gibi bir sürede geziyoruz. Artık karnımız aç. Bugünün sabahında sarayda uzun süre kalırız, acıkırız, bahçesinde yeriz diye sandviçler almıştık. Ancak saray kısa sürünce aldığımız sandviçleri Botanik Bahçesinin cafesinde yemeğe karar veriyoruz. İçeceklerimizi oradan alıp yemeklerimizi çantadan çıkarıyoruz :) Eda'ya oradaki cafeden aldığım makarna ise son derece lezzetli. Ondan çok ben yemiş olabilirim.
Arka kapısından girdiğimiz bahçenin ön kapısından çıkıyoruz. Bu kapının biraz ilerisinde tramvay durağı var. Geldiğimiz 17 nolu tramvay ile geri döneceğiz. Amacımız şehir merkezi.
Karlsplatz'dan MarienPlatz'a giden araçlara kapalı cadde. |
17 No'lu tramvay'dan (bu arada bu tramvay için şehir turu tramvayı diyorlar, ilgi çekici yerlerden geçtiği için) Karlsplatz'da iniyoruz. Niyetimiz dolana dolana yine Marienplatz'a gitmek. Bundan sonrası bende çok bulanık :) Nedense yaptıklarımızı hatırlamakta zorlanıyorum. Muhtemelen şehir merkezini bilen arkadaşlarla gitmenin etkisi. Onların peşine takılıp aval aval gezdiğimden duruma pek hakim değilim. Hatırlayabildiğim kadarıyla anlatayım.
Fraunkirche |
Eski Belediye Sarayı |
Mola için oturduğumuz cafe |
Yeni Belediye sarayı |
Karlzplatz'dan şehir merkezine doğru yürürken biraz hediyelik eşya bakıyoruz (ki bu anlamda çok dükkan yok) biraz outdoor mağazalarını geziyoruz. Marienplatz'a varmadan sola dönüp Frauenkirche'i ziyaret ediyoruz. Hemen köşesindeki bir yerde (Andechser am Dom) oturuyoruz. Zaten bu civarda hep böyle turistlik publar var. Buradan ayrılıp Eski (Altes Rathaus) ve Yeni (Neues Rathaus) Belediye Sarayını dışardan görüyoruz.
Viktualienmarkt'ta bir vitrin |
Viktualienmarkt'taki bira bahçesi ve benimkiler :) |
Şimdiki hedefimiz Viktualienmarkt. Burası bir pazar, daha doğrusu hal. Peynirciler ve şarkütericiler (sosisçiler) var. Ortasında ise bir bira bahçesi. Biz biraz çevreye bakınıp, biraz abur cubur alıp yolumuza devam ediyoruz.
Yukarıda fotoğrafını gördüğünüz şey ise sanırım bira yasası anısına dikilmiş. Üzerindeki yazıyı google'dan arayınca öyle çıktı :)
Yamuk çekilmiş Asamkirche |
Bir sonraki hedefimiz Asamkirche'ye giderken yol üzerindeki (ki bu yol Sendlinger Strasse) "Bears&Friends" isimli jeliboncuya uğrayıp çocukların (ve büyüklerin) gönlünü yapmayı unutmuyoruz.
Biz Asamkircheye vardığımızda kapanmıştı. Ancak parmaklıklar arkasından fotoğrafını çekebildik.
Daha önce methini duyduğumuz Jesas Dondurmacısı aslında ana hatların biraz dışında. Ancak yanındaki cafeyi de methettiklerinden oraya gitmek istiyoruz. Burası Sendlinger Tor'a 1 km mesefade (Klenzestraße 97 adresinde) Yürüyerek oraya gidiyoruz.
Önce cafede bir şeyler yiyip (menüsü biraz değişmiş, tavuk şinitzel umuduyla gitmiştik, yokmuş, bir şeyler bulmakta zorlandık) sonra da dondurmacıda dondurma yiyoruz. Dondurma nefis. Özellikle çikolatalası... Sanki dondurma değil nutella kaşıklıyorsun. O kadar yoğun bir çikolata tadı.
Olimpiyat kulesinden Münih |
Buradan sonraki hedefimiz Olimpiapark. Bunu özellikle gün batımına bıraktık. Çünkü oradaki Olimpiyat kulesine gün batımında güzel fotoğraflar yakalamayı, ve Münih'i tepeden hem gece hem de gündüz görmeyi umut ediyoruz. Ama artık yorgunuz. Orijinal programımızdaki gibi marienplatza dönüp oradan aktarma yapmayacağımızdan en yakın metro istasyonuna bakıyoruz. En yakın durak FraunhoferStrasse. Buradan aktarma yapacağız.
Aktarma yaparken bir yanlış karar veriyoruz. Çıkacağımız kule olimpiaparkın kuzeydoğusunda. Biz Westfriedhof'ta metrodan inip parkın güneybatısından girelim, çapraz şekilde parkı geçelim, bu arada parkı görelim, kuleye çıkalım, parkın kuzeydoğusundan da çıkalım diyoruz. Aslında bu plan mantıklı. Ama mesafeler uzun, biz biraz oyalanmışız ve güneş batıyor.
Gün batımında tepede olma amacına ulaşıyoruz. |
190 metre yükseklikteki bu kuleye son derece hızlı bir asansör ile çıkılıyor. Her gün gece yarısına kadar açık. Yetişkin 5,5 Euro, çocuklar 3,5 Euro. Sanırım burada da city tour card indirimi var. Asansör kapalı bir alana çıkarıyor. Eğer isterseniz bir kat çıkıp açık alana ulabilirsiniz. Elbette buranın korkulukları yüksek, o yüzden bir kat daha çıkıp daha kuçuk bir alanda korkuluk derdi olmadan manzarayı seyredebilirsiniz. Tabi rüzgar izin verirse...
Rüzgar yüzünden dışarıda durmak bile zor. |
Biz çıktığımızda saatinde etkisi ile çok rüzgarlıydı. Biraz manzarayı izledikten sonra kapalı alana geçtik. Kapalı alanda daha uzun uzun inceyelebiliyorsunuz ama hava karardıkça camlardan tek görebildiğiniz kendiniz oluyor. İçerisi yine çok boş. Münihte turist yok.
Yeniden asansörü çağırıp yarım saatin sonunda aşağıya iniyoruz. Biraz parkın içindeki parklarda oturup, BMW Weltin arkasındaki duraktan otelimize dönüyoruz.
Gecenin sonu. Arkamız BMW kompleksi, solumuz Olimpiapark |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder