Tadı damağımda kalan iki yere gittik bugün. Sanırım dünyanın en güzel yerleri... Ben bayıldım, ama sevmeyen de varmış, hayret...
Eda'nın erken kalkacağını bilmemiz, otelin trenin istasyona yakın olması gibi sebeplerle vakit kaybetmemek için Venedik tren biletimizi 07.05'e almıştık. Yol 2,5 saat sürüyor. Varacağımız istasyon ise Venezia S. Lucia. Trenitalia'dan aldığımız biletleri seyahat zamanından tam 4 ay önce kişi başı 9 Euro'ya almıştık. Tren her zamanki gibi çok konforlu.
9.45'de ana istasyona yanaşıyoruz. Trenden indiğimizde hemen önümüzde vaporetto durakları var. Bizim otelin konumuna (tam San Marco meydanının orada) göre zaman açısından en tasarruflu olan plana göre otele hiç uğramadan önce Murano ve Burano adasına gideceğiz. Oraları gezdikten sonra otelimize gideceğiz. Nasılsa valizimiz yok, sadece sırt çantası ve puset ile geldik.
Bu linkten kontrol ettiğimiz 10.04’de 3. Hat “Diretto Murano” isimli vaporetto'a binmeyi hedefliyoruz. Tabi önce bilet alıyoruz. Dönem itibariyle 12 saatlik biletler satışta değil. Biz de 24 saatlik bilet alıyoruz. Ancak 24 saatlik bilet kişi başı 20 Euro. Çok pahalı geliyor bize.
Aslında 12 saat içinde 4 defa vaporettoya binmeyi planlıyoruz. Muronaya giderken, Buranoya giderken ve aktarmalı olacağı için 2 defa da Venedik'e dönerken. Tek biniş bileti de 7 Euro. O yüzden 12 saatlik almak avantajlı ama yine de bence tüm biletler çok pahalı (Biz parayı çıkarmak için ertesi sabah bir yine vaporettoya binip kanal turu yaptık.
|
Vaporettolar çok kalabalık |
Bu vaperotto durakları bir kulübe gibi. Dışında gidecekleri güzergah ve numarası yazıyor. Bazı duraklardan birden çok hat var. Ama onlar da vaporettonun üzerindeki numaralardan takip edilebiliyor. Bir diğer önemli nokta da hattın yönü. Mesela biz önce aksi yöne giden 3. Hat durağında bekledik. Meğer Murano istikametine giden 3. Hat durağı başka yerdeymiş. Bu vaporetto yarım saatte bir geçiyor (34 ve 04’lerde ama saatini kontrol etmek lazım, yaz ve kış saatleri farklı). Durak inanılmaz kalabalık. 3 tane vaporetto yanaşıyor ama binemiyoruz. Ancak 4. de binebiliyoruz. Saat 10.34 oldu. Yaklaşık 20 dakika sonra son durak diye bağırıyorlar ve Murano Colonna durağında inip adada inip gezmeye başlıyoruz.
|
Murano'da vaporetto'dan indikte sonra yürüdüğümüz ince kanal |
Adada önce ince bir kanalın yanından yürüyoruz. Açıkçası adaya pek çalışmamıştık, zaten küçük bir ada diye ama yönümüzü bulmakta zorlanıyoruz. Daha doğrusu adanın neresinde olduğumuzu anlamakta zorlanıyoruz.
Bu ince kanaldan sonra karşımıza bir köprü çıkıyor. Eda pusetinde uyuduğu için pusetle inip çıkmak zor ama yine de karşı kıyıya geçmeliyiz. Zira bu köprü indiğimiz küçük adayı esas Murano adasına bağlayan köprü.
|
Murano'daki ana köprü Ponte Lungo. |
|
Murano'daki büyük kanal. |
|
Murano Liman Boyu, adını ben uydurdum da kesin öyle bir şeydir. |
Seyahatimizin bu 3. gününe kadar o kadar çok yer gördük ki... Hep koşturduk, önümüzde daha ne olduğunu bilmediğimiz için bulunduğumuz yerin de tadını çok çıkaramadık. Bu nedenle bu ada bana çok keyif vermiyor. Belki de okuduklarımdan etkilenmişimdir, bir çok kaynakta Murano'da bir numara olmadığını okumuştum.
|
Murano'da enterasan sokak çalışmaları, heykeller vs de var. |
Ada cam işçiliği ile ünlü. Biz cam fabrikalarından birine gitmeyi tercih etmiyoruz. Zaten adada geçireceğimiz 1,5 saat kadar bir zaman var. Biraz sokaklarında dolaşıyoruz. Bir cafede oturup tatlı yiyip kahve içiyoruz. (
Al canton cafe, tatlıları güzel memnun kaldık). Vitrinlere bakınarak, biraz turistik alışveriş yaparak geziyoruz. Ada çok sakin.
|
Santa Maria Kilisesi yanındaki Al Canton Cafe |
|
Santa Maria Kilisesi, bizden beklendiği üzere içine girmiyoruz. |
12.40 gibi adadaki başka bir duraktan ( Murano Favo durağı) 12 numaralı hatta biniyoruz. Yol yarım saat sürüyor. Burada önemli konu bu duraktan geçen bütün 12 numaralılar Burano'dan geçmiyor. (bizim gittiğimiz dönemde 39 ve 59 geçe olanlar Burano'dan geçerken 19 geçe olanlar geçmiyordu)
Yarım saat yoldan sonra, saat 13.10 gibi o muhteşem adaya varıyoruz :) Ada çok çok hoşuma gidiyor. Küçücük bir yer zaten. Hava güneşli, Eda uyuyor. Keyfini çıkara çıkara dolanıyoruz sokaklarda. Sonra
bir yere oturup yemek yiyoruz.
|
Burano adası |
Biraz daha dolaştıktan sonra dönüş yolculuğu başlıyor. İstikamet Otel. Bizim otel san marco meydanında olduğu için başlangıç durağımıza yani istasyona gidip oradan büyük kanaldan geçen bir vaporettoya binmek seçeneklerden biri. Ancak en kısa yol değil.
Onun yerine büyük kanala girmeden adanın diğer tarafından dolaşan bir güzergah seçiyoruz. Bunun için Burano’dan 20 dakikada bir (saat başı, 24 ve 44 geçelerde) kalkan Linea 12'e biniyoruz. Toplam 34 dakikada Murano Faro durağına varıyoruz. Daha sonra bu duraktan da 7, 27 ve 47’lerde geçen Linea 7’ye binip 25 dakika sonra S.Marco Zaccaria durağında iniyoruz.
Bu şekilde bile 15.25'de ayrıldığımız Burano'dan Venedik San Marco'ya varmamız 16.30'u buluyor.
Demem o ki, bu adalar aslında biraz vakit alıyor. Venedikte sayılı saatleri olanlar düşünmeliler. Ancak Burano kesinlikle buna değer.
|
Otelimizin karşı adasında San Giorgio Maggiore Kilisesi var. |
Otelimiz
Paganelli Hotel. Yeri çok çok güzel. Biz bir gece kaldık. Ek binada konakladık. Ek bina hemen 150 metre ilerde. Temiz ve küçük bir odamız, küçük ama yeterli bir kahvaltısı vardı.
|
Ahlar Köprüsü |
Otele eşyaları bırakıp Ahlar geçidini gören köprünün üzerinden geçerek San Marco meydanına doğru ilerliyoruz. Kış saatinin de etkisi ile hava kararmaya başlıyor. San marco meydanında güvercinlerle vakit geçiriyoruz. Hiç bir binanın içine girmeden (dükler sarayı, bazilika ya da çan kulesini ziyaret edebilirsiniz isterseniz) meydanda ve sokakta günün son saatlerinin tadını çıkarıyoruz.
|
Ellerine güvercin konsun diye bekleyen Eda |
Kalabalığı takip ederek Rialto köprüsüne doğru ilerliyoruz. Her yerde hediyelikçiler, maskçılar, restaurantlar var. Ada turistlerle yaşıyor. Ama çok çok çok seviyorum burayı.
|
Ekim sonu olmasına rağmen ada son derece kalabalık, yazın nasıl olduğunu hayal edemiyoruz. |
Büyük kanalda gözümüzün kestiği bir restauranta (
ristorante Florida) girip balık ve makarna yiyoruz. Vasat. Sonra yeniden Rialto Köprüsü civarına dönüp vakit geçiriyoruz.
Tam köprünün ayağında büyük kanalın orada bir
Alman biracısı buluyoruz. Kız da uyudu bu arada, kocam birasını içerken ben yine aperol ile mutluluğumu tamamlıyorum. Saat daha erken olmasına rağmen günün yorgunluğu üzerimize çöküyor. Alış veriş yapa yapa otelimize dönüyoruz.
Oralara gitmeyi başardığımda rehber olarak bu yazıları alacağım:-)
YanıtlaSil