19 Ocak 2016 Salı

Bebekle Seyahat - Bölüm 1: Uçak Yolculuğu



Biz kızımla 6 defa Avrupa seyahati yaptık. 8. ayda başlayan seyahatlerimiz 2 yaş 2 aya kadar devam etti. Ankara aktarmaları ve şehirler arası uçuşlarımızı da konuya dahil olunca kızım hayatının iki senesinde 25'ten fazla uçuş yaptı. Tüm bunların sonunda diyebilirim ki bebekle/çocukla uçak yolculuğunun nasıl geçeceği şans işi. Günü gününü tutmaz.

Her ayda bebekle seyahatin avantaj ve dezavantajları var. Misal ilk 6 ay sık sık uyudukları ve sadece anne sütü aldıkları için bebeğin uyuduğu bir zamana denk gelirse uçuş çok rahat geçecektir, ama uyanık olursa oyalamak çok zor olacaktır.

2 yaşın altına uçakta koltuk verilmiyor. Ancak yanınızdaki koltuğun boş olmasını belki sağlayabilirsiniz. 


Bebeklere koltuk verilmemesi ciddi bir fiyat avantajı sağlasa da onun da koltuğu olması, oturmasa da yanımızda boş bir koltuk olması bizi çok rahatlattı seyahatlerimizde. Düşünsenize küçükcük koltukta 22 aylık bir çocuklasınız, o önünüzdeki tepsiyi açmış ve yanınızda kocaman bir adam var. 
Bebekli yolculara sadece cam kenarı koltuk veriliyor. Bebek durmasa dışarı çıkmak bile uzun bir süreç.
Eğer tek başınıza değil de babasıyla ya da bir yakınınızla seyahat ediyorsanız, birinize cam kenarı birinize koridor olacak şekilde online check-in yapabilirsiniz. Uçak müsaitse ortanızdaki koltuk büyük olasılıkla boş kalacaktır.  
Daha da güzeli, havaalanında check-in bankosundan aranızdaki koltuğu bloke etmelerini rica etmek. Uçak uygunsa ortanızdaki koltuk check-ine kapatılıyor, böylece çantanız, oyuncaklarınız, uzun yolculukta bebeğinizi yatırabileceğiniz bir alan yaratılmış oluyor.  
 Bebek arabasını uçak kapısında bırakmak/almak avantaj sağlayabilir. 
Sağlamayabilir de belli olmaz :) Biz hep arabayı uçağın kapısında bıraktık. Bir istisna dışında da hep kapıda aldık. Bebeğimiz pusette duran bir çocuktu. Pusetler geç geliyor kapıya, o yüzden uçaktan inmek için acele etmedik (eğer uçakta feci halde sıkıldığı için ağlamıyorsa), indiğimizde koridorda pusetimiz hazırdı. Onu açıp bebeği oturtup hızlıca pasaport kontrolüne gittik. Bir de uçağa binmeden önce alanda geçirmemiz gereken 1,5-2 saatte pusetin yanımızda olması bizim için iyi oldu. Ancak 1 yaşından küçük bir bebekse kanguru ile daha rahat olabilir. 
Bazı havayolları arabanızı koymanız için büyük ve güzel bir poşet veriyor (THY). Bazıları vermiyor (Pegasus). 
Uçak içi oyalama sistemleri sistematik bir anne gerektirir.


Bizim sehayatlerden önce 1 sırt çantası oyalayıcımız oluyor. Yaşına göre, o dönemki ilgi alanlarına göre... Bunların yarısı abur-cubur. Eğer küçükse elma-salatalık vs, büyükse çubuk krakere kadar yolu var. Hatta lolipop! Yeter ki sussun. Diğer yarısı da oyuncak. Büyük bebeklerde/çocuklarda boya kalemi, oyun hamuru ve sticker uçağın tepsisi üzerinde güzel oyalıyor. Akarı kokarı sesi çok yok. Ancak o kalemler hep yere düşüyor, daracık yerlerde eğilip almak en eziyetlisi. Hiç görmediği bir kitap ya da her gün okumayı sevdiği bir kitap da olabilir. Sticker albümleri ile pencere ön koltuk, birbirinizin burnu vs gibi aklınıza gelebilecek her yeri stickerlayabilirsiniz. Zor zamanlar için telefona indirilmiş çizgi film ya da oyunlar da iş görür. Ancak dikkat, bunu inişe yakın zamanda kullanırsanız, tüm iniş boyunca telefonu kapattığınız için ağlayan bir çocuk elinizde patlayabilir. 
Ayrıca biraz yaratıcı olmak gerekir. 1 çanta oyuncak varken anahtarlık ve cüzdan boşaltma ile oynayan nice çocuk var.  

Hangi saatte uçacağınıza karar vermek önemlidir. 
Önemlidir ama biz uçak biletlerimizi hep en az 4 ay önceden aldık. 3 aylık bir çocuğun 7 aylık uyku alışkanlıklarını tahmin etmek zor. Genel olarak eğer imkan varsa nispeten keyifli oldukları sabah saatleri tercih edilebilir. Eğer ağır bir uykusu varsa gece uykusu sırasında uçmak da rahat olabilir. Ama tam uyku saatinde uçağa binmek en kötüsü. Bir şekilde uçağa binerken uykusu kaçıyor, sonra gelsin huysuz bir bebek. 
Kulakları zarar görmesin isteriz, malum tüm seyahatte kulak ağrısı çeken huysuz bir bebekle başbaşa kalmak da var. 
Doktorumuz bize çenesi oynasın yeter demişti. Anne sütü alıyorsa emzirmek, emzik alıyorsa emzik, olmadı biberonla su, mama vs iş görür. Daha büyük yaşlarda biz kalkış inişte meyve ya da çubuk kraker falan verdik. Hatta son seyahatimizde sakız ile tanıştı ve uzun bir süre onun sadece uçakta olan bir şey olduğunu sandı. 
En büyük krizler emniyet kemerinden çıkar.
Eğer 2 yaşının altındaysa bir bebek kemeri veriyorlar ve onunla kendi kemerinize bağlamak gerekiyor. Kemeri fark edebilecek yaşa gelmişse bu kemer işi hiç hoşlarına gitmiyor, çıkar çıkar diye ağlayabiliyorlar. Ya da bizimki öyle huysuz bir çocuktu. Ben çoooook çoooook bol bağlayıp ona hissettirmeden yavaş yavaş sıkıyordum. Bir de o kırmızı kemeri görmesin diye kolumun ya da battaniyesinin altına saklıyordum. 2 yaşına doğru sonra uçak yolculuklarından 1 hafta önce hazırlıklara başladık. Evde uçakcılık oynamak gibi. Yanyana dizilip "hadi ucağa bindiiiiik, hadi herkeeeesssss kemerlerini bağlaasıııııın, çıııııt, bağladık. Artık uçak uçabilirrrrr, yaşasıııın" diye maksimum neşeli ve abartılı şeyler. Ha bir de hosteslerden bahsetmek ve onları böyle öğretmen gibi sevgisi ve saygısı kazanılması gereken birileri olarak göstermek iyi oluyor. Sırf hostesin gözüne girmek için kemere razı oluyor bizimki. Bir sehayatte yanımızdan her hostes geçtiğinde ona göstermek için bağırıp durdu kemeerr kemeeeer diye mesela. 
Kucağımda kangurusunda uyuyan çocuğa kemer bağlamak için uyandıran hostesi ise asla affetmeyeceğiz (ben ve çevremizdeki tüm yolcular)  Sonradan diğer arkadaşların tecrübelerini okuyunca fark ettim ki biraz inat edip sorumluluğu alınca kanguru ile uçuşa izin veriyorlarmış. O uyduruk kemerden çok daha güvenli kanguru sonuçta. Aklınızda bulunsun.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder