22 Mayıs 2015 Cuma

Prag 4. Gün : 4 Mayıs 2015

Bugün güne hayvanat bahçesi ile başlamak ve sonra Eda uyuduğunda da Yahudi mezarlığını gezmek gibi bir planımız var.

Republic meydanı
Hayvanat bahçesi şehrin biraz uzağında. 2 vasıta ile gitmek gerekiyor. Biz otele en yakın yerlerden Republic meydanından (Náměstí Republiky) önce 90 dakikalık bilet alıyoruz 24 numaralı tramvaya biniyoruz. O tramvaydan Nadrazi Holesovice durağında inip oradan da 112 numaralı otobüse biniyoruz. Ancak bir dolu teyze var bu otobüste, ve otobüs inanılmaz kalabalık. 7 durak zor gidiyoruz. Ve nihayet son durakta iniyoruz. Hemen hayvanat bahçesinin önü.

Hayvanat Bahçesi hemen yokuşla başlıyor

Hayvanat bahçesine kişi başı 200 Kron vererek (ve eda için para ödemeyerek) saat 10’da giriş yapıyoruz. Daha girer girmez bir yokuş karşılıyor bizi. Burası kocaman ama cidden çok büyük bir hayvanat bahçesi. Ancak bir tepeye kurulmuş, ve 5 aylık hamile kadını zorlayacak cinsten. Şöyle anlatayım, içeride 4 ayrı küçük tren hattı (çocuk treni) ve bir teleferik (chairlift) var. Gitmeden önce bloglarda 1 gün ayrılması gerektiğini okumuştum, ancak “yok yaa biz hızlıyızdır” demiştim. 1 gün makul bir süreymiş. Biz gezmedik diyebilirim ve 3 saatte içerden çıktık.




Parkın küçük bir bölümünü gezdikten sonra (1 saat) trene binelim diyoruz. Çünkü Eda hayvanlarla pek ilgili değil, yerdeki taşlar falan daha çok ilgisini çekiyor henüz. Tren büyükler için 30 kron, çocuklar için 20 kron. Biz gidiş dönüş alıyoruz. Çünkü niyetimiz trenle biraz çevreye bakıp, dinlenip sonra kaldığımız yerden tura devam etmek. 

Trenden çekilen bir foto
Trenimiz gözlem kulesinin orada bizi bırakıyor. Eda çocuk parkında oynuyor, biz bir şeyler içiyoruz. Sonra yeniden trene biniyoruz. Ve fark ediyoruz ki, biz burayı gezemeyiz. Trenle gördüklerimiz kardır deyip indiğimiz yerden geriye doğru çıkışa yürümeye başlıyoruz. 
Hayvanat bahçesinden şehrin görünüşü. 
Ana girişin oradaki restaurantta yemek yiyip dışarı çıktığımızda içeride 3 saat geçirdiğimizi ancak çok kısıtlı bir alanı gördüğümüzü konuşuyoruz.

Girişin oradaki makinalardan 90 dakikalık dönüş biletimizi alıp geriye aynı yolla dönüyoruz.

Hedefimiz Yahudi mahallesi.

Republic Meydanından Yahudi Mahallesine doğru yürüyoruz. Bu yürüyüş beni yoruyor, aslında yol çok uzun değil. 

Yahudi mahallesi bir kaç farklı sinagog ve mezarlığı içine alan bir yahudi müzesi aslında. Pazar günleri buraları ziyaret edemiyorsunuz. Saat 09.00-18.00 arası ziyarete açık. Biletleri herhangi bir sinagogtan alabilirsiniz. İki tip bilet var, Eski-Yeni Sinagogu içine alan ve almayan. Alan 480 Kron, almayan 300 kron. Eğer sadece Eski - Yeni Sinagogu ziyaret etmek isterseniz de 200 Kron

Kafka'nın heykeli

Bizi Kafka'nın heykeli karşılıyor. Bu Heykel İspanyol Sinagog'unun önünde. 

İspanyol Sinagogu
İspanyol Sinagogunun içi kiremit rengi. Üst katta ise bazı belgeler ve fotoğraflar sergileniyor. Bizim Yahudi mahallesi ziyaretimiz sırasında Eda arabasında uyuyordu. Ve tabi hiç birinde asansör vs yok. O yüzden üst katları gezemedik. Buranın üst katına da Serkan'la nöbetleşe çıktığımızdan yukarıda ne var çok anlamadan inmek durumunda kaldım. 

Buradan çıkınca aslında olması gereken Robert Guttmann Galerisine gitmek. Ancak biz orayı pas geçip, Eski-Yeni Sinagog'a doğru ilerliyoruz. Avrupa'nın en eski sinagogu beklediğimden küçük. Kitaptan okuduğum kadarıyla, Yahudi halk, savaş sırasında burayı sığınak yapıp ölümle yaşam arasındaki ince sınırda beklemişler. Anladığım kadarıyla hala ibadete açık. Buraya girerken erkeklerin başlarına kippa (başlık) takmaları gerekiyor. Girişte bu başlıklar bulunuyor. 

Eski Yeni Sinagog'ta Kippa takan kocam
Eski Yeni Sinagog'tan Klausen Sinagog'una giden yol hediyelik eşyacılar ile dolu
Buradan çıkınca sinagogu tam arkamıza alıp Klausen Sinagogu'na doğru ilerliyoruz. Bu yolda hediyelik eşyacılar da var. Klausen sinagoguna girip bir tur da burada atıyoruz ancak üst kata yine bebek arabası yüzünden çıkamıyoruz. 
Ceremonial Hall
Klausen sinagogunun hemen yanında Ceremonial Hall var, ancak buradaki sergi 1. kattan başladığı için hiç girmeye teşebbüs bile etmiyoruz. 

Klausen sinagogu ile Ceremonial Hall'un arasında ise eski Prag mezarlığının çıkış kapısı var. Giriş kapısı için yeniden Eski-Yeni sinagogun önündeki caddeye çıkıp oradan da Siroka caddesine dönmek gerekiyor. 

Siroka caddesi üzerinde Pinkas Sinagogu ve mezarlığın girişi bulunuyor.
Pinkas Sinagogu girişi
Eski Prag mezarlığı 
Pinkas Sinagogu 80.000 Yahudi kurbanın adının yazdığı bir anıt aslında. Üst katında ise Terezin toplama kampında çocukların yaptığı resimlerden oluşan bir sergi var. Biz yine bebek arabası yüzünden çok merak ettiğim bu sergiyi gezemiyoruz.
Eski Prag mezarlığı
Buradan mezarlığa giriyoruz. 12.000 mezarın olduğu bu mezarlıkta yahudiler üst üste gömülmüş. Zira yahudilerin buradan başka bir yere gömülmeye hakkı yokmuş. 10 kat üst üste mezar varmış.

Buranın çıkışı bizi yine Klausen sinagoguna çıkarıyor. Yahudi müzesi turumuz bitti.

Buraya yakın Prague Beer Museum var. Oturup bira içelim diyoruz bu çok çeşitli bira satan yerde. Yemek seçeneği pek yok, mevcut bir kaç seçenek de başka yerde pişip geliyormuş. Ancak biralar ve alkolsüz mojito güzel. 

Prague Beer Museum

Eski şehir meydanı

Karl köprüsü

Karl köprüsünden kale

Eski şehir meydanı



15 Mayıs 2015 Cuma

Prag 3. Gün : 3 Mayıs 2015

Sabah kahvaltıdan sonra otelden ayrılırken resepsiyondaki adam bizi uyarıyor: "bugün büyük maraton günü, etraf çok çılgın olacak!"

Otelden 8.30'da çıkıyoruz. Otelin önünde bile bariyerler var, çünkü marathon 9'da başlayacak. Etraf çok kalabalık. Yaklaşık 10.000 kişi koşacakmış. Etrafın tadını çıkararak (yani aval aval bakarak) maratonun başlangıç çizgisine gidiyoruz.
Maraton başlangıç çizgisi
Maraton başlama anı

Maratonun başlamasıyla, biz de koşucular gibi Paris caddesinden (Parizska) yürümeye başlıyoruz. Hangi kaldırımdaysanız oradan yürüyebilirsiniz bu arada, zira karşıdan karşıya geçiş yok. Cadde lüks mağazalarla meşhur. Ortalarında bir yerde Eski-Yeni Sinagog var. Ancak pazar günü Yahudi mahallesindeki sinagoglar ziyarete kapalı olduğundan yanından geçmekle yetiniyoruz. Paris caddesinin sonunda nehir ve köprü var. Eğer öğle yemekli tekne turlarına katılırsanız tekneler buradan kalkıyor. Bizim için saat erken.

Sola doğru dönüp nehir boyunca ilerliyoruz. Yeşilliklerin ve tarihi binaların arasından Rudolfinum binasına kadar geliyoruz. Bu bina, konser ve resim galerisi.
Rudolfinum
Yeniden eski şehire doğru kıvrılıyoruz, bir kahve molasından sonra amacımız Petrin tepesine gitmek. Bunun için amacımız yine yeni şehir ve narodni caddesi. Narodni caddesinin sonundaki köprüyü geçince petrin tepesine gidecek feniküler için sola dönüyoruz. Ujezd durağına ilerliyoruz. Ujezd eski şehir merkezine 1,8 km. Yürümesi keyifli bir yol. Ama yok yürüyemem diyenler eski şehir meydanına 600 metre ilerideki Národní třída durağına yürüyüp 22 nolu tramvaya binebilir ve 4 durak sonra Hellichoca durağında inebilir.

Kampa park

Biz tam köprüyü geçerken bir bakıyoruz bizim kız uyumuş. Bu durumda Petrin tepesine çıkmayalım diyoruz, ve nehirin diğer yanından Kampa parkı geçerek Charles köprüsünün orada duran teknelere doğru gidiyoruz. Eda uyurken bir tekne turu yapma amacındayız. Bu arada yürüyüş yolları çok keyifli olduğundan oyalanarak gezdiyoruz ama saat 11.10 olmuş bile. 10 dakika sonra tekne turu var, Prague Boats yazılı bir bankodan biletlerimizi alıyoruz. 50 dakika sürüyor tur. Bence çok anlamlı değil. Hava da esiyordu, belki ondan keyif alamadık bilmiyorum.


Teknedeyken Eda uyanıyor. Oradan inip hemen oralarda Na Kampe caddesi üzerinde Cervena Sedma restaurantında öğle yemeği molası veriyoruz.

Öğle yemeği için güzel bir restaurant

Burası benim pragta en sevdiğim restaurant oluyor. Şehrin gürültüsünden ve kalabalığından uzak, yine de cıvıl cıvıl. Pizza ve makarna söylüyoruz. Gayet lezzetli. Bir de sarımsaklı ekmek. Bira, icetea ve diğer yemeklerle birlikte 610 Kron (26 Euro) hesap geliyor.

Kampa parktaki heykeller
Petrin tepesinin en altından cadde

Oradan çıkıp Kampa Park içinden yeniden Petrin'e doğru ilerliyoruz. Yaklaşık 900 metreslik bu yolun sonunda bizi petrin tepesinin en altındaki Komünist Kurbanlar anıtı karşılıyor. Buradan sağa dönünce de bahçeli güzel bir yolun sonunda füniküler var.

Fenikülerde sıra var, sıraya giriyoruz. Ve tam sıra bize doğru gelirken aklımıza biletimizin olmadığı geliyor! içerde bilet makinaları var. Onlardan bilet almaya çalışırken sıramız geçiyor ve bir sonraki fünikülere kalıyoruz. Aklınızda olsun, sıraya girmeden içeriden biletinizi alıp öyle geçin sıraya.
Petrin tepesinden kale
Füniküler yukarı çıkarken iki durakta duruyor. Petrin tepesi oldukça dik bir tepe. Biz en yukarıya kadar çıkmıyoruz çünkü vaktimiz azaldı. İlk durağında iniyor, bu tepenin epey dik yokuşlarından aşağıya doğru iniyoruz.

Petrin tepesinden şehir.
Yolun sonundaki parkı Eda'nın görmemesi mümkün değil, mecburi bir mola. Bu parktaki en büyük anım, kendimi kaydırağın tepesinde Eda'nın bırakıverdiği çişleri kıpkırmızı bir şekilde siliyor olmam :)

Petrin tepesinden saat 3 gibi ayrılıyoruz. 4'de taaa liseden bir arkadaşım ile buluşacağız. Republic meydanında. Biraz kalabalık, biraz Eda derken 2,5-3 km uzaklıktaki bu yere zar zor yetişiyoruz.
Eda'nın pusette oturma rüşveti hep dondurma
Arkadaşımla Cacao cafe'de oturup biraz sohbet ediyoruz, ve Eda yine altına yapıyor! Şaşkınlık içinde kalkıp otele dönüyoruz.

Otelde biraz vakit geçirdikten sonra yine eski ve yeni şehir sokaklarında dolanmaya başlıyoruz. Amacımız Eda'nın uyuması, ve sonrasında güzel bir yemek yemek. O uyuduktan sonra henüz saat erken olduğu için biraz Tesco'ya giriyoruz, biraz mağazalarda oyalanıyoruz.

Önceden belirlediğimiz restaurantta yer yok. Biraz çevrede dolanıp trip advisor logolu restaurant arıyoruz. Bir yer buluyoruz, il Tri ruzi. Burası aslında bira fabrikası da anladığımız kadarıyla. Serkan somon, ben sosis yiyorum. Yemeğimize bira ve alkolsüz bira eşlik ediyor, 475 kron veriyoruz (yaklaşık 50 lira) 

 Akşam yemeği sonrası yine eski şehir meydanı, prag'ın sokakları ve gece son buluyor.

Gece eski şehir meydanı

14 Mayıs 2015 Perşembe

Prag 2. Gün: 2 Mayıs 2015

Sabah erken saatte Prag
Sabah erkenden kalkıp otelde kahvaltımızı yapıyoruz. Bugünkü programımıza göre önce Kale'ye gideceğiz. Günlerden Cumartesi.

Eski şehirden kaleye gitmek için bir kaç yol var. Bunlardan bir tanesi yürümek. Yürünmeyecek yol değil, 2 km civarında. Ancak yol oldukça yokuşlu. O yüzden giderken bir ulaşım aracına binmek ve dönüşte yürümek bize mantıklı geliyor.

Kale'de ziyaret edilecek yerler 10'da açılıyor. Aziz Vitrus kilisesi ise pazar günleri 12.00'de açılıyor. Kalede her gün avluda 12.00'de nöbet değişimi var.

Biz otelden çıkıp 22 numaralı tramvaya binmek için Narodni Trida durağına yürüyoruz. Burası yeni kent tarafında, ama eski şehir meydanına 800 metre mesefade. Durağa geldiğimizde henüz kalenin açılmasına çok olduğunu fark edip kahve içmeye karar veriyoruz. Durağın hemen orada bir tesco, Costa Coffee ve bir çok katlı mağaza var. İçinde bir de büfe var.

Tramvay biletlerimizi içerdeki büfeden alıyoruz. 4 tip bilet var. Aktarma yapmanıza izin veren 90 dakikalık temel biletler (32 Kron), yarım saatlik kısa süre bileti (24 Kron), 1 günlük bilet (110 Kron) ve 3 günlük bilet (310 Kron). Temel bileti şoförden de alabilirsiniz ama bu sefer fiyat 40 kron oluyormuş.

Biz 24 kronluk biletleri alıyoruz. Tramvayın içindeki makinelerden de biletlerimizi onaylatıyoruz.

Kaelenin girişinden St Vitus Katedrali
22 nolu tramvay 5 dakikada bir geçiyor. Biniyoruz ve 7 durak sonra Prazsky hrad durağı var. Burası kaleye 5 dakika uzaklıkta. Ancak 9 durak sonra Pohorelec durağı var. Bu durak da yokuş aşağı olduğu için tercih edilebilir. Biz Prazsky Hrad durağında iniyoruz. Burada da yokuş yok aslında.

Nöbetçilerin koruduğu kapıdan geçip Kale'ye giriyoruz. Giriş turlar yüzünden kalabalık gözüküyor, ancak bilet sırası yok. Kale alanına biletsiz giriliyor ancak bazı binaları ya da alanları gezmek için bilete ihtiyaç var. Kalede farklı tiplerde bilet satılıyor,  bunların en genişi (circuit A olarak geçiyor) 350 kron. Biz daha sınırlı olan 250 kronluk circuit B biletini tercih ediyoruz. Bu bilet kapsamında, St. Vitus katedrali, eski kraliyet sarayı, St. George bazilikası ve Altın Yol gezilebiliyor. Buraların girişlerinde biletleri okutup giriyoruz.

Kale kalabalık, Eda huysuz, ortam bebek arabası ile gezmeye çok uygun değil. Pek tadını çıkaramadan 1,5 saat gibi bir süre geçiriyoruz kalede. Daha sonra nöbet değişimini izlemeden kaleden ayrılıyoruz.

Kaleden çıkar çıkmaz Eda uyuyor ve biz de biraz soluklanmak için yoldaki güzel bahçeli bir restauranta oturuyoruz. Restaurace Cerny Orel isimli bu restaurantta bira ve patates istiyoruz. Biralar 40 kron (4 lira, TR market fiyatından ucuz burada biralar), patates kızartması 50 kron.

Yolu takip ederek Franz Kafka müzesine doğru gidiyoruz. Bu müze aslında çocukla gezmeye uygun değil, zira içerisi oldukça karanlık ve sessiz. Biz giremeyeceğimizi düşünürken Eda'nın uyumasını fırsat bilip bilet alıyoruz. Giriş 200 Kron.
Müze girişindeki heykellerden biri

Bu müzenin girişinde Çek haritasına işeyen 2 tane adam heykeli var. Amaçlarını bilemiyorum.

Müze Prag'taki her yer gibi bebek arabasına uygun değil. 1. katta ve asansör yok. Dolayısıyla, bebek arabasını içinde uyuyan çocukla ve 5 aylık hamile göbeğimle çıkarmak zorunda kalıyoruz.

Kafka'nın hayatındaki kadınlar
Kafka hakkında çok şey bilmiyoruz, o yüzden müze bize çok hitap etmiyor. Gelmeden hayatını falan okusak iyiymiş. Çok büyük değil, ama entresan bir tasarımı var.

Müze bitiminde yine arabayı sırtlanıp bir kat aşağıya iniyoruz.

Prag'ta bir duvar yazısı
Buradan John Lennon duvarına gitmek için hareketleniyoruz. Müzeye 450-500 metre mesefade bu duvar Karl köprüsünün diğer tarafında. Köprünün altından geçip duvarı buluyoruz.
John Lennon duvarı - Dünya hepimizin!

İstikametimiz yine eski şehir meydanı oluyor. Çünkü fotoğraf makinamın şarjı bitti, otele gidip yedek bataryayı almam lazım. Bu arada saat 14'ü geçiyor, öğle yemeği saati geliyor.

Öğle yemeğini gitmeden önce araştırdığım Celetna üzerindeki Pasta Frensca'da yemek istiyoruz. Aslında buraya bir gün önce de gittik, ama akşam yemeği için rezervasyon yaptırmamız gerektiğini söylüyorlar. Öğle servisinde ise biraz bekleyerek yer buluyoruz. Spagettiler güzel, ben ravioli söylüyorum, pek memnun kalmıyorum.

Yemekten sonra Celetna caddesinden devam edip, Barut kulesinden bu sefer sola dönüyoruz. Na Prikope caddesindeyiz. Ve bir anda yeni şehirdeyiz. Mağazaların sıralandığı bu cadde Vaclav Meydanına çıkarıyor bizi.



Buz hokeyi maçları için kurulmuş dev bir ekran var. Meydanda sağlı sollu mağazalar diziliyor. Tam karşımızda ulusal müze (biz gittiğimizde tadilat nedeniyle bu bina kapalıydı) ve Vaclav anıtı yer alıyor.
Vaclav meydanında turistlik tramvay

Meydanın sonunda Vaclav anıtı ve Ulusal Müze
Anıta kadar bir yürüyüş yapıp mağazalarda biraz oyalanıyoruz.

Havelska pazarı
Dönüşte Havelske Trziste isimli pazara uğruyoruz. Burada genellikle magnetler, kuklalar, hediyelik eşyalar, ahşap oyuncaklar vs var. Biraz dolanıp, hemen pazarın yanındaki Pivnice U Zlatého slona'da kahve molası veriyoruz. Ancak bu kahve molası elbette bir içki molasına dönüşüyor. Pazarın telaşını izlerken bir yandan da içkileri yudumluyoruz. Sanırım pazar 6'da kapanıyor, çünkü yavaş yavaş standlar toplanmaya başlıyor.

Yeniden eski meydana döndüğümüzde elimizdeki yüklerden kurtulup Eda'yı kangurusuna koyup saat kulesinin tepesine çıkmayı planlıyoruz. Bu sırada saat 18.30, saatin oralarda kimse yok. Ama biz planlarımızı uygulayana kadar saat 19 oluyor ve ortalık çok kalabalıklaşıyor. Tavsiye: Eğer saat kulesine çıkacaksanız ara saatlerde çıkın. Çünkü bir anda sıra oluşuyor. Astronomik saatin hemen yanındaki kapıdan bilet alınıyor. Sonra saatin diğer yanındaki kapıdan giriyor, asansörle 3. kata çıkıyoruz. Ancak bir de bakıyoruz ki sıra var, yürüyerek 2. kata inip ikinci kattan başlayan sıraya giriyoruz. 3. katta başka bir asansör var, onunla saat kulesinin tepesine çıkıyoruz. Kulenin tepesinde oldukça dar alanda panaromik bir tur atıp tekrar aşağıya iniyoruz. Bunun ücreti 120 Kron. Gece 22'ye kadar kuleye çıkabilirsiniz.
Saat kulesinin tepesi, dışarıdaki dar alanda, aynı anda 1 kişinin olabileceği şekilde dolaşılıyor. Bizim durduğumuz yerde ise asansör var. 
Saat Kulesinden eski şehir meydanı
Saat kulesinden Tyn Kilisesi
Buradan yeniden otele dönüyoruz, pusetimizi alıp yeni şehre doğru devam ediyoruz. Na Prikope caddesi üzerinde bir meksika restaurantı görüp (Pepe Lopez) girmeye karar veriyoruz. Bizi yürüyen merdivenle üst kata alıyorlar, Serkan Etli Fajita, ben burrito, Eda da ızgara tavuk göğsü yiyor. En güzeli etli fajita. Genel olarak memnun kalıyoruz.

Yemekten sonra yeni şehri, Vaclav Meydanını bir de gece geziyoruz.

Gece Vaclav meydanı, anıtı ve arkada ulusal müze


Son içkilerimizi almak için bir yerler bakarken yeniden Pepe Lopez'e oturmaya karar veriyoruz. Bu sefer dışarda oturup içkilerimizi içiyoruz. Ve gün bizim için bitiyor.

6 Mayıs 2015 Çarşamba

Prag 1. Gün: 1 Mayıs 2015

1 Mayıs tatilini ve Pegasus'un ucuz biletlerini fırsat bilip 5 günlük Prag seyahatine başlıyoruz.

Sabah 9'da Ankara'dan yola çıkıyoruz. Ben, eşim ve 2 yaşındaki kızımız. İstanbul'dan ise 12.40'da havalanıyoruz. Prag saati ile 14.20 gibi iniyoruz. Prag havalanında geliş ve gidiş terminalleri ayrı değil, gelirken de gidenlerin arasına karışıyorsunuz. İlk iş pasaport kontrolünün yanındaki bankamatikten para çekiyoruz. Pasaportta sıra yok gibi, hızlıca kontrolden geçip valizi alıyoruz. 14.45'de çıkıştayız.

Otelimize (Ventana Hotel) gitmek için daha önceden transfer ayarlamıştık. Havalanından diğer ulaşım seçenekleri de zor değilmiş, ama fiyat uygun olunca biz bunu tercih ediyoruz.24atp sitesinden ayarladığımız bu transferden çok memnun kalıyoruz.  Çıkışta elinde ismimiz yazılı kağıtla bizi karşılıyor. Bunun için tek yön 20 Euro veriyoruz. Passat ile otelimize 20 dakikada ulaşıyoruz.

Tyn Kilisesinin gotik kulelerinin sağ arkasında gözüken üçgenimsi bina bizim otelimiz. 
Otelimiz tam eski şehir meydanında. Turistik cadde Celetna'nın üzerinde. Asansörlü bir bina. Biz Eda ile daha geniş bir odaya ihtiyaç duyduğumuzdan Deluxe Room ayarlıyoruz. Orbitz üzerinden ayarladığımız bu oda meğer iki katlıymış. Otelin yeri çok merkezi, personel sıcak ve ilgili. Kahvaltı klasik avrupa kahvaltısı ve yeterli. Oda temiz ve ferah. 4 gece için 1000 Dolar vermişiz.
Astronomik Saat

Odaya yerleştikten sonra ilk işimiz eski şehir meydanını gezmek oluyor. Astronomik saat, Tyn kilisesi, Jan Hus Heykeli'ni görüp devam ediyoruz. Ancak inanılmaz kalabalık. Gittiğimiz gün başlayan Dünya Buz Hokeyi Şampiyonası ve Pazar günü 10.000 kişinin koşacağı Prag maratonu varmış, sanırım ondan. Bütün gün uçakta sıkılan Edoş etrafta koşuşturmaya başlıyor, ve biz onu kaybedeceğimiz endişesi ile pek sağı solu göremiyoruz.
Eski şehir meydanı
Meydanda sokak sanatçıları var. Bir baloncu ile epey vakit geçiriyoruz. Sonra Astronomik saatin önünden geçip kalabalığı takip ediyoruz. Karlova caddesinden Karl köprüsüne doğru ilerliyoruz. Buralarda hediyelik eşyacılar, restaurantlar, dondurmacılar, meşhur prag tatlısı Trdelnik'çiler var.

Trdelnik tatlısı
Mağazalara Eda yüzünden pek giremeden Krusta'dan bir trdelnik alıyoruz. Nefis! Şekerli ve dışı karamelize edilmiş bir hamur tatlısı. Tanesi 60 Kron. Biz genelde bir tane alıp paylaştık.

Karl köprüsü üzeri
Buradan köprüye doğru ilerliyoruz. Köprüde adım atacak yer yok. Sokak ressamları, el sanatçıları, magnetçiler vs sağlı sollu köprüyü mesken edinmiş. Fotoğraf çektirenler, tur rehberinin peşinde ördek gibi yürüyenler vs ile biz de kalabalığa kendimizi kaptırıyoruz.

Köprüden görünen çocuk parkı
Köprünün sonuna doğru sol tarafta bir çocuk parkı görüyoruz. Eda bari enerjisini atsın diyerek köprüden oraya gidiyoruz. Eda bu değişik parkta kendinden geçiyor. Kum havuzunda oynarken hafif hafif yağmur başlıyor, oradan çıkıyoruz. Oradan çıkıp yeniden aynı yolu geri yürüyoruz.

Bu eski şehir müze gibi. Her yerde bakacak bir şey var, çok hareketli...

Saat başında astronomik saatin hareketlerini bekleyen kalabalık. 
Yağmur hızlanınca odamıza geri dönüyoruz. Saat 18.30. 2 saatte topu topu 2,5 kilometre yol yürümüşüz, varın kalabalığı ve ortamın oyalayıcılığını siz düşünün.

Yağmurdan sonra bu sefer akşam yemeği için dışarı çıkıyoruz. Otelin bulunduğu caddede (celetna caddesinde) yürümeye devam ediyoruz. Bu cadde Barut kulesi ile bitiyor. Barut kulesinden sola dönünce Hükümet binası (Obecni dum) var. Biz buralara sadece dışardan bakmak ile yetindik. Biraz daha ileride ise Republic Square (namesti republiky) ve Palladium alışveriş merkezi var. Bu meydan aslında eski şehir ile yeni şehiri birleştiriyor diyebiliriz.
Memnun kaldığımız Joy Burger 

Buradan tekrar Celetna caddesine dönüyoruz, ve yol üzerinde gördüğümüz bir burgerciye (Joy Burger Bar) oturuyoruz. Burası Amerika tarzı hamburgerler yapıyor. Burada biri alkolsüz 3 bira, 1 hamburger, bir steak ve bir çocuk menüsüne toplam 700 kron veriyoruz. Yaklaşık 75 TL. Bahşiş hariç, bahşiş vermek isterseniz kredi kartından ne kadar çekilmesini istiyorsanız o kadar çekilmesini söylüyorsunuz. Biz 100 kron bahşiş verdik diye garsondan epey takdir topladık.

Karl köprüsünden Kale ve St. Vitus kilisesi
Çıkışta amacımız Eda'nın uyuması. O yüzden eski şehirin muhtelif sokaklarında yürüyoruz. Eda uyuduktan sonra ise yeniden gündüz Eda'yı takip etmekten tam gezemediğimiz eski şehir meydanı ile Karl köprüsüne yeniden gidiyoruz.
Karl köprüsünden Rudolfinum (resim ve müzik galerisi) 
Yolların arnavut kaldırımlı olmasından sebep pusetinde uyuyan kızımıza daha fazla kıyamıyor, yorgunluğumuza onu bahane ediyor ve otele dönüyoruz.
Gece Tyn Kilisesi ve hala kalabalık eski şehir meydanı