10 Aralık 2014 Çarşamba

Milano - Venedik 2. Gün: 26 Ekim 2014 (Milano-Como-Bellagio-Varenna)


Como

 Pazar gününü Como ve çevresinde geçirmek istiyoruz.

Como'ya trenle iki şekilde gidebilirsiniz. Ana güzergah olarak Como'ya giden trenler Milano N. Cadorno istasyonundan kalkıyor ve Como gölünün hemen kenarındaki Nord Lago istasyonuna varıyor. Bu şekilde yol 1 saat  3 dakika sürüyor. Bu trenler yarım saatte bir var.

Alternatif güzergah ise özellikle bizim için Centrale istasyonu civarında kalanlar için anlamlı. Centralden her saat Como S. Giovanni istasyonuna tren var. Yol 36 dakika sürüyor, ancak S. Giovanni istasyonu Nord Lago gibi şehir merkezinde değil, yürüyerek 15 dakika civarında.

Biz kısa olması ve otelimize yakın olması nedeniyle 2. anlattığım güzergahı seçtik. Trenlerin saat ve fiyatlarını ise Trenord sitesinden kontrol ettik. Ancak bileti cumartesi gecesi istasyondaki bilet makinalarından aldık. Kişi başı 4.60 Euro verdik.
Milano Centrale tren garı
Sabah 8.10 trenine binmek hedefimiz. Bir gün önce italya ile saat farkı nedeniyle 1 saat öne aldığımız saatlerimizi, bu sabah da biten yaz saati uygulaması ile bir saat öne alıyoruz. O nedenle saatinden çok önce istasyonda olup kahvaltımızı yapıyoruz.
Trenimize ilişkin bilgiler
Centrale'de ekranlardan hangi peronda trene bineceğimizi bulmaya çalışıyoruz ama Como'ya giden bir tren yok. Bilet satan makinalardan trenin numarasına bakıyoruz da tren numarasından peronu buluyoruz. (Bellinzona treniymiş aslında bineceğimiz tren, biz ara durakta ineceğiz)
Trende Eda
Tren yer numarası olmayan, son derece rahat bir tren. Zaten yol da topu topu yarım saat.
Pazar sabahı 9'da Como'nun boş sokakları
9'a çeyrek kala gibi trenden iniyoruz. Şehir merkezine doğru yürüyoruz. Etraf haliyle boş. Fotoğraf çeke çeke bu güzel kasabanın göl kenarına geliyoruz. Bir dolu bisikletli ve koşan insan var. İlk işimiz Bellagio'ya gitmek için bilet sormak.
Como'da her bina güzel gözüküyor.
Daha önce web sitesinden kontrol ettiğimde görüyorum ki, bloglarda herkesin övdüğü bu küçük Bellagio'ya gitmek o kadar da kolay değil. Feribot 2 saat sürüyor. Ve çok sık yok. Buraya gideceksek tek seçeneğimiz 12.'deki feribota binmek. Tam ona bilet alırken hızlı feribot saatleri gözüme çarpıyor. 11.10'a da hızlı feribota bilet alıyoruz. Normalde bilet fiyatı kişibaşı 10.40 Euro. Hızlı olunca buna ek olarak 4.40 Euro daha alıyorlar.
Dağdaki patika feniküler yolu. Ortaki kırmızı şey ise feniküler.

Hızlıca Como'dan Brunate'ye çıkan fenikülere doğru yürüyoruz. Brunate oldukça tepede bir yerleşim yeri. Feniküler de buraya dik bir tepeden çıkıyor. Yarım saatte bir çalışıyor ve yol 7 dakika sürüyor. Eğer en alttaki kısma geçebilirseniz çıkarken çok hoş görüntüler izleyebilirsiniz.
Feniküler ile çıkarken. Tavsiyem en alttaki vagona binip ayakta durmanız. Yüksekten korkmuyorsanız tabi.

Fenikülerden aşağısı
Biz iniş-çıkış şeklindeki biletlerimizi saat 10.00 için alıyoruz. Onu beklerken hemen yanındaki kahveciden de birer espresso içiyoruz.
Brunate'den Como manzarası. Duomo katedrali
Feniküler Brunate'de durduğunda yine koştur koştur fotoğraf çekiyoruz. Niyetimiz ilk fenikülerle aşağıya geri inmek. Bir sonraki hızlı feribot saatini öğrenmek ve ona göre Como'yu gezmek. Eğer planladığımız gibi 11.10 ile geri dönersek Como'yu sadece tepeden görebilmiş olacağız çünkü.

Neyse ki saat 14.00'de bir tane daha varmış. Planladığımızdan daha geç olsa da Como bize daha cazip geliyor. Başlıyoruz Como sokaklarında boş boş gezmeye.
Como'dakiler çok şık ve özenli gözüküyorlar. 
Bizimki Como'nun şıklığına pek uygun değil ne yazık ki.
İlk durağımız gölün hemen karşısındaki meydandaki el işleri pazarını gezmek oluyor. Sanırım özellikle yeni yıl için kurulmuş. Şarküteri de var, magnet de, yılbaşı süsleri de. Bu meydanın yanından dondurma alıp yolumuza devam ediyoruz.
Duomo
Daha sonra Duomo katedraline doğru ilerliyoruz. Katedralin içine bakıp como sokaklarında gezmeye devam ediyoruz. Zaten çok büyük olmayan Como'da biraz gezintiden sonra tam Duomo'nun karşısındaki restaurantlardan birine oturup yemek yiyoruz.
Duomo'nun karşısı, arkalarında yemek yediğimiz istasyon.
Oradan çıkınca biraz daha sokaklarda oyalanıyoruz ve vapurun oraya gidiyoruz. İkide yan iskeleden kalkan vapurumuzla Bellagio'ya doğru yola çıkıyoruz. Bellagio gitmeden methini çok duyduğumuz bir yer olduğu için heyecanlıyım...
Resim yazısı ekle
50 dakika sonra, 14.50'de şirin kasaba gözüküyor. Sokaklar çok hoş, güzel bir güneş var. Ama yerler ne yazık ki arnavut kaldırımı ve merdivenli. Ben bizim sıpa uyumadığı için gerginim. Onu kanguruna güç bela ikna edip gezmeye başlıyoruz.
Bellagio
Bu arada sefer saatlerine bakıyoruz. 15.45'de bir tane var. Bir sonraki ise bize geç olacak. O yüzden hızlıca geziyoruz, zaten küçücük. Eda da uyuyakalıyor nihayet. Orada bir yere oturup da bir Aperol içemediğimize hala yanarım.

Bellagio
 Bu güzel kasabanın tadını çıkaramadan, benim aceleciğim yüzünden vapura binip Varenna'ya doğru hareket ediyoruz.
Varenna
12 dakika sonra vardığımız Varenna ise bambaşka bir acelecilik ve salaklı örneği. Burası da çok güzel bir kasaba. Ben iner inmez önce tren garını bulalım da ona göre oturalım diyorum. Vapurdan inip milleti izleyerek sola doğru yürümeye başlıyoruz. Daracık sokaklarda kayboluyoruz, merdivenli zor yerleri aşıyoruz, ona soruyoruz buna soruyoruz. Nihayet anlıyoruz ki ilk indiğimiz yerin yukarısı tren garıymış.
Varenna'nın dar sokak ve merdivenleri
Tren garına kadar gelmişken geri dönmeyelim diyoruz ve 37geçelerde geçen trene biniyoruz. Bu tren bizi yaklaşık 1 saatte Milano Centrale'e götürecek.

Dolayısı ile Bellagio ve Varenna'dan bir şey anlamamış oluyoruz. Biraz planlama hatası, biraz aşırı programa bağlı gezme isteği, biraz panik ama çokça bebekli gezgin olmanın sonucu bu. Bence bugünün en güzel yeri Como.

Trenden inince saat daha erken diye yeniden milano merkezine iniyoruz. Bu sefer metrodan MonteNapoleone durağında inip oralarda gezelim diyoruz. Bu caddeden yürüyerek önce bir yerlerde bir şeyler içelim, Eda da yemek yesin diyoruz. Eda'ya omlet bize de içki söylüyoruz. Omlet 12 Euro. 2 yumurtaya 30 lira para veriyoruz yani. Ama happy hour uygulaması güzel. İçerde bir açık büfe var. Kanapeler, cipsler vs istediğin kadar alıyorsun. En azından akşam yemeklerini böyle geçiştiriyoruz.

Sonra uzunca bir yürüme marathonu başlıyor. Amaç Eda uyusun da biz de biraz dinlenelim. Tam Eda uyuyor, pusete koyarken çığlık çığlığa uyanıyor. Biz de yorgunuz zaten, otele dönüyoruz... Yarın Venedik için yola çıkacağız.