31 Mayıs 2016 Salı

Yeniden Roma (Çocuklarla) - 1. gün : 14 Mayıs 2016

2 çocukla ilk seyahatimiz. Eda 3 yaş 2 aylık, Nil ise 8 aylık. Nil'in ilk yurtdışı seyahati, Eda da araya giren hamilelik, doğum ve kış yüzünden 1 yıldır seyahat etmiyor. Dolayısıyla onun da seyahat performansından emin değiliz.


Uçağımız Ankara'dan 8'de kalkıyor. 6'da çocukları uyandırıp yola çıkıyoruz. Havaalanında kahvaltımızı yapıp geciken, artık gecikmesi klasik olan Pegasus uçağımıza biniyoruz. Ne yazık ki Roma için boarding pass'leri vermiyorlar, onları İstanbul'da alacağız.

İstanbul üzerinde havada 3-5 tur attıktan sonra Sabiha Gökçen'e iniyoruz. Uçusun ilk bacağı kızlar ağlamadan tamamlandı ya, bir rahatlık geliyor bana da.

Roma uçağının 11.50'de kalkması gerekiyor. Tabi ki kalkmıyor. Biraz dışarda biraz uçak içinde bekletiyorlar. 1 saate yakın rotarla kalkıyoruz. İkinci uçuş da çok zorlamadı. Yanımızdaki faaliyet çantası, içine abur cubur doldurduğum sürpriz çantası vs Eda'yı güzel oyalıyor. Nil'i de uçak içinde bir babası gezdiriyor bir ben.. (Bebekle uçak yolculuğu için bazı tecrübelerimi şuraya yazmıştım)

İndikten sonra pasaport kontrolüne gidiyoruz. Çocuklu olduğumuz için bizi hızlı geçişe alıyorlar. Hızlıca geçiyoruz. Ancak valizler gelmek bilmiyor. Yarım saatten fazla valiz bekliyoruz.

Bu arada kiraladığımız evi işletenler ile mesajlaşıp geç kalacağımızı haber veriyoruz. Resepsiyonu olmayan bir ev tutmanın da böyle dertleri var. Bizi evde biri bekliyor, hem evi anlatacak, hem anahtarları verecek.

Valizler gelince, çocukları trende oyalamanın daha kolay olacağını düşündüğümüz için merkez tren istasyonu Termini'ye giden Leonardo Express trenine gidiyoruz. Bu tren kişi başı 14 Euro. 35 dakikada Termini'ye varıyor. Otobüse göre daha pahalı ama daha kısa bir seçenek. Yine de Pegasus ve THY'nin Terminal 3'e indiği ve buranın da trenin kalktığı yere kadar epey yürümek gerektirdiğini unutmamak gerekir.

Başta plan yaparken önce tren sonra termini'den metro diye düşünmüştük. Ancak hem geç kalmış olmamız hem kızların sabırlarının bitmesi hem de eşyalar yüzünden Termini'den taksiye binmeye karar veriyoruz. Ve ilk hata, binmeden önce adama Taksimetre demeyi unutuyoruz. o da bizi 7 Euro tutan yere 20 Euroya götürüyor. İnince pazarlık yapıyoruz. Aslında 30 istemişti. O sırada o kadar bitkiniz ki adamla mücadele edemiyoruz.

Aslında 2 çocuk ve valizle tavsiyem direkt havalanından taksi olur. Fix fiyat 48 Euro. Tüm beyaz taksilerin üzerinde bu fiyat yazıyor. Binerken yine de adamdan teyit almak gerekiyor, dolandırıcı taksi çok. Bagajlar ve diğer her şey bu fiyata dahil. Oteliniz şehir merkezindeyse başka fiyat alamıyorlar. Biz hata edip hem 48 euro ödemiş hem de in-bin vs uğraşmış olduk.

Evimiz tam şehrin göbeğinde. Via Del Corso'da. Merkezi evin avantajı büyük. Ocak vs olması da iyi, Nil'in ek gıdası açısından. Benimkiler kadar erken kalkan kızlarla ev ortamı daha iyi oluyor. Ancak günlük oda temizliği olmaması kötü tabi. Evi booking.com'dan ayarladık. Detaylar şurada. 

Önce hedefimiz market alışverişi yapmak . Ertesi gün pazar ve kahvaltı için bir şeyler almalıyız. Hemen yakında Coop marketten alışverişi yapıp, aldıklarımızı eve bırakıyoruz. Şimdi şehri gezebiliriz, tabi gücümüz kaldıysa... Zira akşam oldu bile.

Evden çıkıp Popolo Meydanına doğru giderken kızlar arabalarında uyuyakalıyorlar. Hazır onlar uyurken hemen yemek yiyelim diyoruz. Saat 7.



Yol üzerinde Piazza Augusto Imperatore meydanında Gusto diye bir restauranta oturuyoruz. Ben lazanya, Serkan sarımsaklı ve ekmek kırıntılı bir makarna söylüyor. Lazanya güzel ama soğudukça tadı kaçıyor. Spagetti de sarımsak güzel olmuş. Bira ve roze şarap eşlik ediyor bize. Servis ücreti %15 ayrıca kişi başı 2 Euro da ekmek ücreti alıyorlar. Lazanya 12 Euro, Spagetti 12 Euro. Tam ne kadar ödedik bilmiyorum.

Yemekten sonra Popolo meydanına ilerliyoruz. Bir kaç fotoğraftan sonra Nil uyanıyor. Onu kanguruya alıp via corso üzerinden sokaklara gire çıka ispanyol merdivenlerine devam ediyoruz.
Elimizde Bar Pompi'den alınmış tiramisularla İspanyol merdiveni
Via della Croce notlarımda olan caddelerden, bol sayıda meşhur lezzetli tatlar var bu sokakta. Buradan giriyoruz. Bu caddenin sonu ispanyol merdivenlerine çıkıyor. Cadde üzerinde Bar Pompi'ye giriyoruz. Meşhur tiramisu dükkanı. Dondurma ve başka tatlılar da var ama madem tiramisu ile ün yapmış biz de onu yeriz diyoruz. Bir klasik bir de fındıklı alıyoruz. Kutuda veriyorlar, yanında kaşıkla yolda yürüye yürüye yiyoruz. Zaten dükkanda 1-2 bistro masası dışında yer yok. Klasik inanılmaz güzel, ancak porsiyon büyük, yarısından sonra biraz baydı beni. Fındık ise ben çok sevmem, serkan fındıklıya bayılıyor. Çilekte gözüm kalıyor ama başka sefere diyoruz.

Elimizde tatlılarla ispanyol merdivenlerine çıkıyoruz. Ama tadilattaymış :(

Biraz meydanda vakit geçirip eve dönüyoruz.

30 Mayıs 2016 Pazartesi

Yeniden Roma (Çocuklarla) - 2. Gün : 15 Mayıs 2016

Sevgili kızım Eda, bu satırları bir gün okursan diye yazmak istedim. Roma'daki 2. günümüzde Pazar sabahı 4.45'de uyanmanın intikamını bir gün alacağım.
Roma'daki evimizde kahvaltı. Nil için portatif mama sandalyesi götürdük. Çok faydası oldu. 

Sabahın kör karanlığında uyandıktan sonra bari Nil biraz daha uyusun diye Eda'yı oyalamaya çalışıyorum. Saat 7'de ise maaile kahvaltımıza çoktan başlamış durumdayız.

Bugünün planında Kolezyum var. Sonrasında ise hayvanat bahçesi.

İspanyol merdivenlerinin önündeki çeşme. Arkada tadilattaki merdivenler var. Edanın sağında ise metro durağı.

Kolezyuma gitmek için önce Spagna metro istasyonuna gidiyoruz. Pazar sabahı, 8.30. Sokaklar boş. Metro istasyonu girişinden 48 saatlik Roma Pass kartımızı alıyoruz. 2 tip Roma Pass var. Bir tanesi 3 gün geçerli, 2 müze bedava ve 3 gün süresince tüm ulaşım dahil. Diğeri yani bizim aldığımız ise 48 saat geçerli ve 1 müze bedava. İlk kartta 3 gün pzt-salı-çarşamba gibi 3 takip eden gün, saat hesabı yapılmıyor. Bizim aldığımızda ise ilk aktive edilmesinden sonra 48 saat süresince kullanılabiliyor. Çocuklara roma pass almıyoruz, bizim kartların ise tanesi 28 Euro.

Kartımızı istasyon girişinde aldıktan sonra önce Termini'ye gidiyoruz, oradan aktarma ile Kolezyuma. Aslında otobüs ile gelmekti planımız ama meğer maraton varmış o gün. İsabet olmuş otobüs kullanmamamız.
Sabah 9'daki Kolezyum sırası arkadaki küçük insanlardan tahmin edilebilir. 

Roma Pass kart sahiplerinin girdiği sıra atlama sırasına giriyoruz. Bu sıra bilet alanların sırası kadar uzun. Ama hızlı ilerliyor. Bu arada sabah daha saat 9.

X-rayden geçip içeriye giriyoruz. Kızlar için bilet sormuyorlar. Kolezyumu yarım yamalak geziyoruz, sadece ilk katını. Üst katlara çıkmıyoruz. Güneş birden yakıcı oldu, Nil kucakta eda huysuz. Gördüğümüz kar deyip 1 saat sonra kolezyumdan ayrılıyoruz.



10.30'da Kolezyumun yanındaki sıra artıyor. Sabah buraya 9 gibi gelmek lazım

Yürüyerek otele doğru gidelim diyoruz. Bu arada yollar kapalı ve maraton yüzünden yollar epey kalabalık.
Marathon yürüyüşçüleri. 



Venezia Meydanı
Venezia Meydanına geldiğimizde epey yorulmuşuz. Eda da arabasında uyuyor. Bir kahve molası verelim diyoruz. Via del Corso'ya girmeden paralelindeki bir yol üstü kafede kahve içiyoruz.

Pantheon meydanı. İçeriye giriş yok, meydan oldukça kalabalık. 

İlk durağımız Pantheon. Ancak meydan inanılmaz kalabalık, sanırım içeri almıyorlar. Biz önüne bile yaklaşamıyoruz bu tapınağın. Oradan Navona Meydanına doğru devam ediyoruz. Meydan yine kıpır kıpır. Meydandaki 3 çeşmeyi inceliyor ve sonra yeniden via del corsoya doğru ilerliyoruz.

Navona Meydanındaki çeşmelerden biri. Burada 3 çeşme var
O sırada artık Eda uyanıyor. Yemek zamanı. Yolda gördüğümüz ve trip adviser stickeri olan bir pizzacı-paninici dikkatimizi çekiyor. Bottega Rocchi  2 dilim pizza ve börek gibi bir şey alıyoruz. Alkolsüz bira da var, ne güzel bir yer. Ama pizzalar süper değil, ortamala.

Oradan çıkınca, hedefimiz hayvanat bahçesi. Bunun için Via del corso üzerinden Largo Chici'ye kıvrılıyoruz. Hemen otobüs durakları köşede. Oradan 53,63 veya 83 numaralı otobüsü beklemeye başlıyoruz. Bu 3 otobüs de Gallery Borghese önünde duruyorlar. Bu arada bu resim galerisini de çok tavsiye ederim, biz daha önceki Roma gezimizde gezdiğimiz için ve kızlara uygun olmadığı için bu sefer gezmiyoruz.

Parkın içinden 600 metre kadar gittiğimizde Hayvanat Bahçesi karşımıza çıkıyor. Normalde sıra olmalı, çünkü bekleme yerleri ve sıramatik vs yapmışlar ama biz gittiğimizde boş ortalık. Havanın yağdı yağacak gibi durmasının etkisi sanırım.


Biletleri alırken roma pass'imizi gösteriyoruz, burada 2 Euroluk bir indirim sağlıyor. Web sitesinde bir metrede uzun çocuklardan ücret alınır deniyor ama kimse Eda'nın boyunu ölçmüyor, şöyle bir bakıyor ve 2 yetişkin için ücret alıyorlar. İndirimle toplam 28 Euro veriyoruz.



Saat 3 gibi içeri girdiğimiz için çoğu aktiviteyi kaçırmışız. 15.30'da deniz aslanlarının beslenmesi var. Oraya doğru gidip onları izliyoruz.



Eda'nın ilgisini en çok aslanlar çekiyor. Filler, zürafalar vs derken belli başlı hayvanların çoğunu görüyoruz. Hava bozuyor. Hafif hafif yağmur serpiştirmeye başlıyor, biz de çıkışa doğru hareketleniyoruz.



Aslında niyetimiz, hayvanat bahçesinden çıktıktan sonra Borghese bahçelerinde takılmak. Ancak kötü hava yüzünden park pek keyif verici değil. Yağmur bastırmadan şehre gitmek gibi bir hedefimiz var. Sabahki havaya aldandık, yağmurluk bile almadık yanımıza.

Hayvanat bahçesi parkın üst tarafında, o yüzden otobüsle gelmiştik. Dönüş yokuş aşağı. Yürüye yürüye gideriz diyoruz. kendimizi şurdan salsak, aşağısı popolo meydanı zaten (2 km civarında)

Yolda yürürken parkın içinde bir yerde aman acele etmeyelim ya, ne koşturuyoruz gel şurda bir şeyler içiyoruz ve seyahatin en anlamlı kararını veriyoruz. Zira biz içeri girdikten 10 dakika sonra bir yağmur başlıyor ki bu yağmur Ankara'da olsa yine ortaya dalgıçlar çıkardı. Bu inanılmaz yağmurun dinmesini beklerken aperoller birbiri ardına gidiyor. Pahalı da bir yer ama ne yapacaksın artık.

Yağmurun dineceğine dair bir içgüdü ile hesabı isteyip kalkıyoruz. Hala yağıyor ama demin ki şiddetinden sonra bu ancak çiselemek olur. Hızlı hızlı Spagna'ya doğru ilerliyoruz.

Eve gitmemiz gerek, üstümüzde tişörtler var. Eve giderken daha önce methini çok duyduğumuz Pastificio'ya uğruyoruz. Burası küçücük bir makarnacı. Her gün 2 çeşit makarna yapıyorlar. Oturacak yeri yok. Plastik kaplarda makarnaları veriyorlar. Ayaküstü yiyorsun. 1 porsiyon 5 Euro. Öğlen 1'de açılıyor. 3 porsiyon makarna alıp eve gidiyoruz, eve girer girmez masayı hazırlayıp yiyoruz.

Görsel internetten. 
Evde yemek yiyince bir rehavet çöküyor. Biraz oyalanıp 8'e doğru yeniden çıkıyoruz. Amaç kızları uyutmak. Ancak gecenin devamını hiç hatırlamıyorum. Yağmurlu hava yüzünden fotoğraf da çekmemişim. Hatırlayınca yazmak üzere bu yazıyı kapatıyorum.

29 Mayıs 2016 Pazar

Yeniden Roma (Çocuklarla) - 3. Gün : 16 Mayıs 2016

Bugün sabah erkenden Eda'nın çok merak ettiği aşk çeşmesine gitmek için yola çıkıyoruz. Eda Ankara'dan beri çeşmeye atmak için para topluyor.

Her sabah atılan paralar böyle toplanıyormuş. 
Otelimize 500 metre zaten, sabah 9'da oraya varıyoruz ama o da ne! Çeşmeden paraları temizledikleri için çeşme kapalı. Kızıma -şimdilik- para atmak kısmet olmuyor. Biraz nasıl temizlendiğini izleyip Castel Sant'Angelo'ya doğru yola çıkıyoruz.

Ama önce Pantheon'a gidip orayı gezmeyi, sonra da Navona Meydanından geçmeyi ihmal etmiyoruz.

Pantheon bu sefer açık, pek kalabalık değil. İçeriye giriyoruz ancak Nil bağrışmaya başlayınca içeriyedeki huşu ortamını bozmayalım diye içeride çok kalmıyoruz. Giriş ücretsiz.

Melekler köprüsü ve karşıda Castel Sant'angelo

Navona Meydanında çeşmelere öyle bir bakıp Kaleye doğru ilerliyoruz. Kale Navona Meydanına 800 metre mesafede. Yürürken önce Melekler Köprüsünden geçiyoruz. Karşımızda Castel Sant'Angelo.

Bazı blog ve web sitelerinde Castel Sant'Angelo'nun pazartesi günleri kapalı olduğu yazıyor, ama bu eski bir bilgi. Artık pazartesi günleri açık. Giriş yanılmıyorsam 10 Euro kişibaşı. Aslında Roma Pass ile giriş ücretsiz, ama biz 48 saatlik Roma Pass almıştık, ve onun müze giriş hakkını Kolezyumda kullanmıştık. Parasını verip içeriye giriyoruz.

Melekler köprüsünden Vatikan
İçeriye bebek arabası almıyorlar. Nil Kangurusunda, Eda yürüyor. Bebek arabasını ise emanete koyuyoruz. 10.30'da içerdeyiz.

Önce merdivenlerden çıkıp kalenin çevresinde bir tur atıyoruz. Surların üstünde. Sonra yeniden aşağıya inip bir daha gezmeye başlıyoruz. Daha önce içerde keyifli bir cafe olduğu duyumunu almıştık. Bir yerden sonra amacımız cafeyi bulmaya dönüşüyor. Kafe kalenin terasında, güzel bir Vatikan manzarasında. Ancak bu sırada Eda'ya verdiğimiz fotoğraf makinası bozulduğunu fark ediyoruz, gezinin bundan sonrası az fotoğraflı.

Kalenin içindeki kafe
Kafede bir şeyler içmeye niyetimiz varken tost makinasında bastırılmış hamburgerlerin görüntüsü bizi cezbediyor ve 11.30'da ilk öğle yemeğimizi yiyoruz. Hamburger eh işte. 3 hamburger ve 2 biraya yanılmıyorsam 33 Euro veriyoruz.

Dolaşa dolaşa kaleyi terk ediyoruz. İstikamet Vatikan. Ancak bir sorun var, kızların ikisi de inanılmaz huysuz. Biri öğlen uykusuna dalamıyor, diğeri güneşten rahatsız oluyor. Aslında kısacık olan yolu emzirme molaları, ağlama krizleri ile yarım saate yakın zamanda yürüyoruz. Nihayet Vatikanda meydana vardığımızda kızların ikisi de uyumuş oluyor.


Vatikan
Vatikan'dan bir beklentimiz yok, boş olursa bazilikaya gireriz demiştik. Daha önce müzesine vs girmiştik. Ancak bazilika için de sıra var. Biz de kızların huysuzluğunun verdiği yorgunlukla çöküyoruz merdivenlere bir şeyler içiyoruz.

Serildiğimiz Vatikan merdivenleri
Biraz soluklandıktan sonra yürüyerek yine bizim muhite dönelim diyoruz. Geldiğimiz yolun paralelinden yine kaleye doğru gidiyoruz, sonra yeniden melekler köprüsü. Novana'ya doğru giderken bir sokakta gördüğümüz bir dondurmacıdan dondurma alıyoruz. Serkan nutellalı istiyor ve hala aklım o dondurmada. İnanılmaz bir tat. Şiddetle tavsiye ederim. (Chocolat)

Eda'ya gitmeden önce hazırladığım faaliyet çantası ve İtalya Rehberinin faydaları
Bu dondurmacının yanından sola kıvrılıyoruz.  Meşhur pizzacı Baffetto'nun da olduğu bu sokak (Via del Governo Vecchio) bizde bir yerlerde oturma isteği oluşturuyor. Hoşumuza giden ve Eda ile rahat edebileceğimizi düşündüğümüz bir yerde oturup ikinci öğle yemeğimizi yiyoruz. Mastro Ciccia isimli bu yerde yine makarna yiyoruz. Sokak çok keyifli, cafe ortalama...

Oradan yeniden Navona meydanına çıkıyoruz. Bu sefer para atmaya kararlı bir şekilde aşk çeşmesine gidiyoruz. Ancak güneş yakıcı önce Zara'ya uğrayıp kızlara şapka almalı.

Aşk çeşmesi kalabalığı
Bu ne kalabalık!

Tüm bunların sonunda saat 4 oluyor. Fazla eşyaları odaya bırakıp kızları yıkayıp biraz dinlenmeye karar veriyoruz.

6 gibi yeniden evden çıkıp bu sefer popolo meydanının ters istikametine doğru yürüyoruz. Piazza Venezia'dan H otobüsüne binip Trastevereye gideceğiz. Trastevere nehrin karşısı. Güzel sokaklar ve meydan vaadiyor bize. Akşam yemeğimizi orada yiyeceğiz.

Venezia Meydanı otelimize 1 km. Meydana geldiğimizde durağın neresi olduğunu bulmak için biraz vakit harcıyoruz. Üzerinde H yazan otobüse biniyoruz. 10 dakika süren yolculuğun sonunda Trastevere'deyiz.

Santa Maria in Trastevere meydanı

Önce daracık sokaklarda yürüyerek Piazza di Santa Maria in Trastevere'ye ulaşıyoruz. Tam istediğim gibi bir meydan. Bir sokak sanatçısı var, Eda büyülenmiş gibi onu izliyor. etraf cıvıl cıvıl.
Kötü bir foto da olsa ortam ve pizzalar hakkında fikir versin diye koydum. Grazia & Graziella
Biraz vakit geçirince Meydanın hemen yakınındaki Grazia&Graziella restaurantına gidiyoruz. Burayı daha önce bloglardan okumuş ve programıma almıştım. Ama bunu ancak içerde oturduktan sonra fark ediyorum. Gördüğüm en neşeli ve yardımsever garsonlar burada. Alışık olmadığımız şekilde mama sandalyesi, çocuklar için boyama kalemi vs var. Aperol, bira, bir mantarlı ve bir ton balıklı pizza sipariş ediyoruz. Özellikle ton balıklı nefis! Burayı şiddetle tavsiye ediyorum. Üstelik daha önce oturduğumuz yerlere göre fiyatları da iyi. Bu menüye bahşiş dahil 30 Euro veriyoruz.

Oradan kalkınca yine sokaklarda turluyoruz. Niyetimiz çocukların araba sızmasını sağlamak. Bunda muaffak oluyoruz. Onlar uyuyunca hareketli sokaklardan birinde bir kafe buluyoruz. birer kadeh bir şey içip geceyi bitirme niyetimiz var.
Günün en keyifli anı :) 

İçkilerden sonra yürüyerek dönelim diyoruz. Önce köprüden karşıya geçiyoruz. Yürürken ıssız sokaklar birden hareketli meydanlara açılıyor, çok şaşırıyorum. Yürürken birden küçük ama hareketli bir meydan görüyoruz. Meğer orası campo di fioriymiş. Roma'nın gündüz pazar gece ise eğlence yeri olan meydanı... Bir başka akşam yemeğimizi burada yemek üzere plan yapıyoruz.

Campo di Fiorinin yemen yanı Novana meydanı zaten, ondan sonra Panteon, ondan da sonra bizim otelin olduğu cadde Via del corso.

Uzun bir gün oldu, gece Nil yüzünden zaten uzun olacak, ve Eda sabahın kör karanlığında kalkacak. Hemen uyumak lazım. Yarın Floransaya gideceğiz.

28 Mayıs 2016 Cumartesi

Yeniden Roma, Floransa ve Pisa (Çocuklarla) - 4. Gün : 17 Mayıs 2016

Günübirlik Floransa ve oradan Pisa için beklediğimiz gün geliyor.

Duomo ve biz
Floransa biletlerini 4 ay öncesinden alıyoruz. Hızlı tren biletleri 4 ay öncesinden satışa çıkıyor ve satış durumuna göre zaman yaklaştıkça pahalanıyor. Biletlerin satışa çıktığı site burası. Roma Termini'den Firenzi S.M. Novella istasyonuna biletlerimizi sabah 7.50'de gidiş, akşam 21.08'de dönüş olacak şekilde alıyoruz. 2 yetişkin 1 çocuk için toplam 100 Euro veriyoruz. Bu fiyat aslında pahalı, kış ayında gittiğimizde 2 kişi gidiş dönüş 36 Euro vermiştik, ama ne yapalım yüksek sezon böyle. Floransa-Roma arası 1,5 saat sürüyor. Ancak regional trenler kullanılırsa bu süre 3,5 saate kadar çıkabiliyor.

Pisa için bilet almıyoruz önden. Onun fiyatları sabit ve regional trenler gidiyor. Yer numarası da yok. Ancak trenlerin yolculuk süresi çok değişiyor. Pisa için saatlerimizi en kısa süren trene göre ayarlıyoruz. Her trenin süresi Trenitalia sitesinde yazıyor. Biz 49 dakika süren 11 trenini tercih ediyoruz. Yine aynı sürede dönen 15.12 treni ile de dönme niyetimiz var. Bilet fiyatı sabit 8.40 Euro. Floransa treni için Eda'ya bilet almıştık, yerler numaralı diye ama bu tren için bilet almıyoruz. 4 yaş altına bilet zorunluluğu yok zaten.

Bu arada  Floransaya varır varmaz, istasyondan çıkmadan Pisa trenine binmek de mantıklı bir seçenek olabilir. Ancak hem biz arada kızlara hava aldıralım, yoldan çok bunalmasınlar istedik, hem de en hızlı giden tren 11'deydi. Ayrıca yarım saat garda oyalanmak gerekecekti.

Dönelim, sabaha...

Sabah 7.10'da evden çıkıyoruz. Ahh çocuksuz günler. Evimiz Terminiye 3 istasyon uzaklıkta ama biz trene zor yetişiyoruz. Zira pusetleri kaldır indir, istasyonda in çık vs epey vakit alıyor.

Trene biniyoruz ve diğer yolcular için zor bir 1,5 saat başlıyor. Yahu neden ikisi de ağlıyor! Uzunca bir süre iki vagon arasındaki boşlukta vakit geçiriyoruz, boşuna almışız biletleri. Neyse yol çok uzun değil Allah'tan. 9.20'de Floransa'dayız. Daha istasyondan inmeden Pisa için biletlerimizi de makinadan alıyoruz. 11'e kadar şöyle bir dolaşıp yeniden istasyona döneceğiz.

Republic meydanında atlı karınca
İstasyondan çıkınca şehre doğru ilerliyoruz. Soldaki yoldan gidince (Via Panzani) doğrudan Doumo'ya çıkıyor. Biz sağdaki yoldan gidiyoruz. (Via degli avelli) Yol üstünde bir kahveciden elimize kahvelerimizi alıp yürümeye devam ediyoruz. Santa Maria Novella meydanına varınca rastgele bir ara sokağa dalıyoruz. Bu sokak bizi Via Degli Strozzi'ye çıkarıyor. Yanımızda Strozzi sarayı var (Ki günümüzde vergi dairesiymiş) karşımızda ise Republic Meydanı ve Floransa gezimize damgasını vuran Atlı karınca var.

2 tur atlı karıncadan sonra (1 biniş 1 Euro idi) devasa Duomo'ya doğru ilerliyoruz. İçeriye girip hızlı bir tur atıyoruz. İçeride sürekli sessiz olunması için uyarıyorlar.

Duomo
Saat zaten 10.30 oldu bile. Dev katedralden istasyona doğru yola çıkma zamanı (arası yürüyerek 10 dakika bile yok, ama çocukla ne kadar sürer belli olmaz)

İstasyona varınca ekranlardan 11 Treninin peronuna bakıyoruz. 11'de tek tren var ve başka yere gidiyor. Görevliye soruyoruz, evet bizim trenimiz o, Pisa'dan geçiyor. Biletimizi sarı makinalardan geçerli hale getiriyoruz. (Hızlı tren için bunu yapmaya gerek yoktu)


Pisa'ya giden 2 katlı trenimiz oldukça konforlu
Tren oldukça konforlu. Daha önce bindiğimiz banliyö trenleri gibi değil. İki katlı. Bebek arabasına uygun bir yere yerleşip Pisa için yola çıkıyoruz. Yol emzirme, alt değiştirme vs ile geçiyor zaten.

Saat 12'ye geldi. Benim büyük kızın nereden ne arıza çıkaracağı belli değil. Artık uyuması lazım ama uyumuyor.

Pisa'ya vardığımızda (Pisa Centrale) kuleye kadar 2 km bir mesafe var. Bloglarda okuğumda sanki 2 km otoban kenarı gibi bir yoldan yürüyeceğimizi düşünmüştüm. Oysaki aradaki 2 km keyifli bir caddeymiş. İtalya caddesinden (Corso Italia) nehire doğru ilerliyoruz. Cadde arabalara kapalı, sağlı sollu bilindik markalar ve cafeler var.  Nehirden karşıya geçip yürümeye devam ediyoruz. Eda sabrımızı zorluyor, yemek yemeğe uygun bir yer de bulamadık daha. Artık kuleye az bir mesafe kalınca bahçe içinde Cafe Miami diye bir yer görüp çok da sorgulamadan oturuveriyoruz.
Mucizeler meydanında yer alan Pisa kulesi ve Katedral

Kredi kartı geçmeyen bu yerde yine lazanya, makarna ve pizza söyleyip değişe değişe yiyoruz. Eda'nın kıçındaki kurtlar yüzünden fazla oturamadan kuleyi görmek için kalkıyoruz. Kuleyi gördüğümüz an ise Eda sızıyor! Oysa ne merak ediyordu.
beni çok heyecanlandıran eğik kule
Hep adını duyduğum resmini gördüğüm bu kule nedense çok heyecanlandırıyor beni. Biraz çevresinde takılıyoruz, ama güneş yakıcı, Eda da uyumuşken şöyle biraz oturup keyif yapalım istiyoruz. Zaten çok vakit yok, Pisa'ya toplam 3 saat ayırmıştık. Geldiğimiz yolu gerisin geri yürümemek için bu sefer kulenin diğer tarafından nehire doğru yürümeye başlıyoruz.

Nehirden sonra yineVia İtalia caddesinden devam ediyoruz. İstasyon tam karşımızda 5 dakikalık mesafede, bizim 25-30 dakikamız kaldı 3.12 trenine. Ve tam bu sırada ben telefonumun olmadığını fark ediyorum. Serkan koşarak öğle yemeğini yediğimiz cafeye gidiyor, telefonumu alıyor, istasyona koşuyoruz trene biniyoruz ve tren kalkıyor! Bizim keyif de yalan oluyor.

49 dakikanın sonunda yeniden Floransa'dayız. Eda yeni yeni uyanmaya çalışıyor. Rebuplic meydanına doğru ilerliyoruz. Bir tuvalet krizini Caffe Donini sayesinde atlatınca, ayıp olmasın diye oraya oturuyoruz. Böylece italya turumuz sırasında içtiğim en güzel Aperol Spritz'i de içmiş oluyorum. Meydanı izleyerek içkilerimizi içiyoruz.

Sonra Eda'ya söz verdiğimiz gibi dön babam dön atlıkarınca...

Pitti Sarayı
Sonrasında eski köprüye doğru ilerliyoruz. Köprünün üzerinde sadece kuyumcular var. Dükkanları pas geçiyoruz. Köprüyü geçtikten sonra az ilerisi Piti Sarayı var. Bu devasa saraya uzaktan bakıp yeniden köprüye dönüyoruz. Bu sarayın arkasında Baboli bahçeleri de var aslında. Kızlarla oraya girmek iyi fikir olabilirdi ama hem saat ilerledi, hem de gerçekten yorgunuz.

Buradan Signoria meydanına ilerliyoruz. Bu meydana doğru giderken Uffizi Galerisi var sağımızda. Buraya koca bir gün ayırmak lazım. Kızlarla olacak iş değil.

Signoria meydanında heykeller
Signoria meydanı oldukça hareketli. Meydanda bir çok heykel var. Ayrıca Davut heykelinin replikası da burada yer alıyor. Orijinali Accademia'da bulunuyor. Daha önceki Floransa gezimizde heykeli görmüştük, gerçekten görülmeye değer.

Eda'ya hazırladığım İtalya Rehberinden Heykel bulmaca oyunu.

Eda'ya gelmeden önce İtalya Rehberi hazırlamıştım. Onun anlayacağı şekilde gideceğimiz yerleri anlatmış ve gideceğimiz yerlerle ilgili bazı etkinlikler hazırlamıştım. Kitap en çok açık hava müzesi gibi bu meydanda işe yaradı. Kitaba koyduğum heykelleri meydanda bulmaca oynadık. Buldukça da atlı karınca turu kazandı. Gerçekten güzel vakit geçirdik.

E madem söz verdik, o zaman yeniden atlı karınca.

Bu arada meydan iyice hareketlenmiş. Şarkı söyleyen bir kadın da tüm meydanın havasını değiştiriyor. Eda da bu neşeye ortak oluyor ve dans etmeye başlıyor. Bunu gören Nil kıkır kıkır... Sanırım Floransaya ilişkin en çok bu dakikaları ve daha önce yine bu meydanda içtiğim aperolü hatırlatacağım.

Dönüş yolunda yeniden katedralin önünden geçiyoruz, ki zaten burada her yol buraya çıkıyor. 
Saat artık 7.30. Bizim trenimizin kalkmasına 1,5 saat var, amacımız akşam yemeği yemek. Ama pizza ve makarna yemekten sıkıldık. Biraz da yorgunuz. Kızların uyku vakti geliyor, ya da en azından biz öyle sanıyoruz. O yüzden güzel bir yemek yemek yerine istasyona doğru dönüp İstasyon karşısındaki McDonalds'ta akşam yemeğimizi yiyor ve trenimize biniyoruz.

Kızlar uyuyana kadar neredeyse biz uyuyacağız, inatla uyumuyorlar. Yorgunluktan perişan haldeyiz. Ne zaman ki kızlar uyuyor biz ayılıyoruz :) Psikolojik herhalde. Termini'den otele nasıl döneceğimizi düşünüyoruz. Taksiye binsek, pusetlerinde uyuyan çocukları kaldırmak lazım. Metro ile Spagna'ya gitsek merdivenler indi bindiler gözümüzde büyüdü. E yürüyelim o zaman...

Termini'den önce Roma'daki Republic meydanına doğru gidiyoruz. Oradan Venezia Meydanına doğru ilerliyoruz. Venezia'dan Via del Corso'ya kıvrılıp sonra da gece görmek için Aşk Çeşmesine gidiyoruz.
Aşk çeşmesi
Buraya en son gece geldiğimizde ben Eda'ya 7 aylık hamileydim. Şimdi Eda 3 yaş 2 aylık, ve kardeşi 8 aylık. Vay anasına!

Bunu kutlamak için dondurma zinciri Blue Ice'dan tavsiye üzerine Hindistan Cevizli dondurma yenir bence. Serkan yoğurtlu da alıyor. Ve böylece Roma'da bayıldığımız ikinci dondurmayı da yemiş oluyoruz.

Artık otele vardığımızda saat gece yarısını geçiyor. 2 küçük çocukla 4 trenle 3 şehir gezdiğimiz bir gün oldu. Dinlenme zamanı...

27 Mayıs 2016 Cuma

Yeniden Roma (Çocuklarla) - 5. Gün :18 Mayıs 2016

Bir gün önceki Floransa ve Pisa gezisi bizi olduğu kadar kızları da yormuş olmalı ki, bugün normalden geç kalkıyoruz. Bugünün planı çocuk müzesine gitmek.

Bu müze pazartesi günleri kapalı, diğer günler açık. Günde 4 sefer içeriye alıyorlar ve içerde 1 saat 45 dakika vakit var. Bazı günler yoğun olabiliyormuş, rezervasyon yapılması gerekiyormuş. Giriş saatleri 10.00, 12.00, 15.00 ve 17.00'de giriş yapılabiliyor.

Biz önceden 10.00'da gideriz diye planlamıştık ama geç kalkınca çok koşturmamız gerek diye planımızı 12'ye kaydırıyoruz. Bu durumda Campo de Fiori'ye gidelim, sabah pazarını görelim diyoruz.

Evimizden çıkıp yine yürümeye başlıyoruz. Otelimize 1,5 km civarında. Dolaşa dolaşa Campo di Fiori'ye varıyoruz. Tam meydana girerken Blue Ice var. Oradan bir gece önceden bayıldığımız yoğurtlu dondurma alıyoruz. Eda her zamanki gibi pembe dondurma tercih ediyor.


Bu meydanda sabahları meyve-sebze, şarküteri, hediyelik eşya, havuç soyma zımbırtısı, yağ, makarna, baharat vs satılmaz üzere tezgahlar kuruluyor. Oldukça renkli. Ancak biz alışveriş yapmadan meydandan ayrılıyoruz.

Çocuk müzesine yürüyerek gideceğiz. Burası Popolo meydanına çok yakın, Via Flaminia'da. Campo de Fiori'ye ise 2,5 km. Eda sağda solda çok oyalandığından yolun çoğunu babasının omzunda gidiyor. Bu yol bizi biraz yoruyor.

Explora'ya giriş 1 yaşına kadar ücretsiz, 3 yaşına kadar 5 Euro, 3 yaşından sonra herkes 8 Euro. Camdan 2 katlı bir bina. büyük bir bahçenin içinde. Bahçede park da var.

Paramızı ödedikten sonra kapının açılmasını bekliyoruz. Bizim dışımızda turist yok. Ancak okullar çocuk getirmiş. Etraf cıvıl cıvıl. Her şey çok organize. Kapılar açılıyor ve herkes içeriye giriyor. Eda için çok keyifli bir 1,5 saat geçiriyor.





5-6 yaş altı çocuklar için gerçekten çok keyifli. Daha büyük çocuklar sıkılabilir. Eda en cok itfaiye arabası, su oyunları ve rüzgar testinde eğlendi.

Artık saat 2'ye doğru bizi dışarı çıkarıyorlar, ve biz elimizde bir adet yorulmuş uykusuz ve acıkmış çocukla başbaşa kaldık :) Neyse ki Popolo meydanına yakın bir yerde yemeğimizi yiyoruz. Eda garibim nasıl sıkıldıysa pizza makarnadan ben salata yemek istiyorum diyor :)

Meydana girince çocukların ikisi de uyuyor. Biraz via del Corso üzerinde alışveriş yapa yapa ilerliyoruz. Bugün için artık başka bir planımız yok, oyalanıyoruz.

Genellikle mama sandalyesi olmayan kafelerde Nil böyle kanguru ile oturmak zorunda kaldı. 
Evimize giderken köşedeki cafede bir şeyler içmeye karar veriyoruz. Böylece gezinin son aperolünü içmiş oluyoruz.

Hazır Eda uyurken eve gidip valizi hazırlayalım diyoruz, yarın son günümüz. Biraz evde dinlenmece, valiz hazırlamaca derken Eda'nın uzun uyuması ile vakit epey ilerliyor. Valizi kapatmadan marketten alacaklarımız var, markete gidip yeniden eve bırak falan vakit bir hayli ilerliyor.
Akşam yemeğimiz
Artık akşam yemeği vakti. Niyetimiz sabah pazar olarak gittiğimiz meydanda bu sefer de akşam yemeği yemek. Ancak oraya giderken şirin bir restaurant hoşumuza gidiyor. Novana meydanına bağlanan sokaklardan birinin meydana en yakın yerlerinde. La Piccola Cuccagna isimli bu yerde keyifli bir akşam yemeği yiyoruz. Istakozlu makarna, ızgara somon, ıspanak ve yarım litre ev şarabına 54 Euro veriyoruz. Yemekler şahane değil ama ortam ve bizim keyfimiz güzel.

Oradan çıkınca kızları uyutmak amacıyla biraz meydanda dolaşıyoruz, sonra yeniden Campo de Fiori'ye doğru yola çıkıyoruz. Meydanda genelde restaurantlar var. Biz sadece bir şeyler içeceğiz, o yüzden uyduruk bir bara meydanın kenarında oturuyoruz, meydandaki kalabalığı izleyip biten tatilimizi analiz ediyoruz.

Bir gün daha bitti.

gece gündüz sabah akşam hep önünden geçtiğimiz Pantheon

26 Mayıs 2016 Perşembe

Yeniden Roma (Çocuklarla) - 6. Gün : 19 Mayıs 2016

Dönüş günü.

Bugün 14.40'da uçağımız var. 11 gibi de evi boşatmamız gerekiyor. O yüzden pek vaktimiz yok. Sabah uyanınca eşyalarımızı toplayıp evden çıkıyoruz. Amacımız İspanyol merdivenlerine gitmek, bir kez daha Bar Pompi'den tiramisu yemek. Ancak bizim gittiğimiz saatte henüz Bar Pompi açılmamış.

O zaman yine Pantheon'a gidelim diyoruz. Ama tabi bu arada her tatilimizde yaptığımız gibi kızlara oradan bir kart atmayı ihmal etmiyoruz.

Pantheonda meydanda kahvelerimizi içip eve geri dönüyoruz. Eşyalarımızı alıp, yola çıkıyoruz. Bir taksi hemen "taksi lazım mı abi"nin İtalyancasını söylüyor, si diyoruz ama kaça diye sormayı ihmal etmiyoruz. Tüm taksilerin üzerinde yazdığı gibi 48 Euroya havaalanına gidiyoruz.

Bir tatil daha bitiyor. Geriye anılarını yazmak kalıyor...