4 Haziran 2014 Çarşamba

Münih: Gitmeden Önce

Bir 26 Ekim akşamı aşağı yukarı her Cumartesi olduğu gibi yine bizim küçük arkadaş grubumuz ile oturuyorken her zaman konuştuğumuz “bir beraber seyahate gidemedik” konulu sohbetimiz açılıyor. Toplam 3 aileyiz. GG ailesinin 7 yaşında kızları, AA ailesinin 6 yaşında oğulları ve bizim de 1 yaşında kızımız var. Gidelim hadi, nereye gidelim, o tarih bana uymuyor, çocuğun okulu var, benim bildirgem var vs vs derken tarih konusunda mutabakata varıyoruz. Sırada nereye gideceğimiz var. Oranın bileti pahalı, yok orası sıkıcı, orayı ben merak etmiyorum, oranın uçuş saati kötü derken elimizde neredeyse tek seçenek kalıyor: MÜNİH.

AA çifti daha önce gördüğü bu şehri çok beğeniyor, GG çifti ise zaten Almanyayı seviyor. Biz hiç almanya’yı görmemişiz.

Lufthansa’da uçak bileti ise çok uygun. Sabah 6.00’da Ankara’dan direkt Münih’e uçup, oranın saati ile 8’de şehirde oluyoruz. Döneceğimiz gün ise 19.00’da oradan biniyor, 23.00’de Ankara’da oluyoruz. Yol nedeniyle gün kaybı yaşamıyoruz. Üstüne üstlük biletler kişi başı gidiş dönüş 236 TL. Daha ne olsun? Hemen o geceyarısında saatler 00.30’u gösterirken biletleri alıyoruz. Gitmemize neredeyse 7 ay kala.

Gidişimiz 17 Mayıs Cumartesi, dönüş ise 21 Mayıs Çarşamba.

Sonrasında otel ayarlamak gerekiyor. Bir süre araştırma yapıyoruz. Çocuklar da olduğundan otelde odanın metrekaresi önemli bir parametre. Vereceğimiz para, yakınından U ve S hatlarının geçmesi de kritik. Otelde kahvaltı olmasını da tercih ediyoruz. Bu aramalara göre karşımıza HotelAmbiance Rivoli çıkıyor. Harras’taki bu otele booking.com üzerinden 3 Kasım tarihinde yine saatler 00.30’da rezervasyon yaptırıyoruz. Oda başına 4 gece için 332 Euro veriyoruz. Otelden ziyadesi ile memnun kalıyoruz, tavsiye ederim.

Bir diğer hazırlık vize. Ankara’da vizeler idata tarafından veriliyor. Vize ücreti 60 Euro, koordinasyon ücreti 23 Euro. İki kişi toplam 166 Euro veriyoruz. Neredeyse konaklamamızın yarısı kadar bir ücret bu! Hatta 2 kişi 472 liraya gidiş dönüş uçtuğumuzu düşünürsek  bir uçak bileti parası da vizeye veriyoruz. Neyse ki idata Almanya için Cumartesi günleri yarım gün çalışıyor ve sıra yok. Cumartesi sabah 9’da gidip sıra numarası alıyoruz, 10’da işimiz bitmiş olarak çıkıyoruz. 2 Hafta içinde de pasaportlarımız geliyor. Toplam 5 günlük vize vermişler!

 Akabinde programımızı yapmaya başlıyoruz. Ben her zamanki gibi dakika dakika bir program hazırlığına girişiyorum. Neyse ki daha önce giden AA çifti ana hatları ile programı çiziyorlar, bana sadece detaylar kalıyor. Google maps, bahn.de ve mvv-muenchen  siteleri çok işime yarıyor.

Münih'e 1,5 saat uzaklıkta Günzburg’ta legoland var, çocuklar da olduğundan niyetimiz oraya da gitmek. Onun planlamasını da Pazar olacak şekilde yapıyoruz. Başka gün olamıyor çünkü o zaman ulaşım için almayı planladığımız biletler çok pahalıya geliyor. Bu konuyu Legoland’e gittiğimiz gün anlatacağım. Legoland biletlerini önceden almak daha avantajlı. Gitmeden bir süre önce Legoland biletlerimizi de alıyoruz.


Böylece ön hazırlıklar tamamlanıyor. 

3 Haziran 2014 Salı

Münih 1. Gün : 17 Mayıs 2014

Ankara’dan direkt uçmanın keyfi başka… Sadece bu yüzden bile Münih’i seçmiş olabiliriz. Daha Ankara’daki çoğu arkadaşlar için gün bile başlamadan biz Münih’te gezmeye başlayacağız.

Lufthansa’nın sabah 6’daki uçağı ile yolculuğumuz başlıyor. İlk defa Lufthansa’ya biniyorum. Bacak mesafesi çok iyi. Kızım kucağımda olmasına rağmen bunalmıyorum. Ama servis bir THY olamıyor… Yine de konforlu diyebilirim.

3 saatin sonunda Münih’e iniyoruz. Lufthansa Terminal 2’ye iniyor. Biz 3 aile birbirimizi ve pusetlerimizi bekleye bekleye ilerlediğimiz için sonlarda kalıyoruz. Pasaport kuyruğu uzun değil, hiçbir şey sormadan hızlıca girişlerimizi veriyorlar. Bagaj almaya gittiğimizde de sadece bizim valizler dönüp duruyor, hemen alıyoruz.

Daha terminalden çıkmadan kiosklardan biletlerimizi alıyoruz. Programımıza göre ilk gün havaalanından tüm gün kullanabileceğimiz günlük kartlarımızı (Airport-City-Day-Ticket) almamız gerekiyor. Biz 6 yetişkin 2 çocuk ve 1 bebek olduğumuzdan 2 tane partner kart alıyoruz. Partner kartlar 5 kişiye kadar kullanılabiliyor, ve 2 çocuk 1 yetişkin sayılıyor. Ama 2 kişi bile olsan partner kart 2 tane tek kart almaktan daha ucuza geliyor. Eğer tüm yolculuklarda beraber olacaksanız 2 kişi bile olsanız partner almanız anlamlı. (Günlük partner kart 21.30 Euro, Günlük Single kart 11,70 Euro)

Metronun içinde geniş açı bir foto çekmemişim.
Bunlar beraber gittiğimiz minikler.
S8'de otele varmamızı sabırsızlıkla bekliyorlar. 


Havalanından 10 dakikada bir metro kalkıyor. S1 ve S8 hatları (metro haritası için tık) biri şehrin batısından diğeri doğusundan olacak şekilde merkeze gidiyorlar. Otelinizin konumuna göre hangi hattı tercih edeceğinize bakabilirsiniz.

Kiosklardan kartları aldıktan sonra havaalanı içindeki yönlendirmeleri takip edip metro istasyonuna ulaşıyoruz.

O sırada peronda beklemekte olan S8’e atlıyoruz. Bu arada metro biletlerini bir makineden onaylatmak gerektiğini okuduğumuzdan onları “validate” edecek yer arıyoruz ama yok! Sonunda bir görevliye soruyoruz. Meğer “Airport-City-Day-Ticket” zaten günlük bir kart olduğundan aldığımızda üzerinden tarihle geldiğinden onaylatmaya gerek yokmuş.

Niyetimiz Marienplatz’da inip otele gideceğimiz trene aktarma yapmak. Ancak gelin görün ki bizim tren sanırım ekspress. Durmuyor, taaa Passing’e gidiyor. Passing’te inip diğer yöne giden bir tren bekliyoruz. İn bin in bin yapa yapa ana Marienplatz’a ulaşmayı başarıyoruz. Oradan da U6 trenine aktarma yapıp Harras bölgesindeki Hotel Ambience Rivoli’e ulaşıyoruz.

Bu kadar uzun uzun anlattım ama saat daha 10 J

Otelde son derece sıcak karşılanıyoruz. Henüz check-in saati gelmediğinden valizlerimizi bırakıp otobüs durağına kadar gidiyoruz.

Hotel Ambience Rivol ile ilgili bilgi vereyim. S ve U durağının hemen yanında. 5 dakikada bir geçen U hattı ile bir çok yere aktarma yapabiliyoruz. 20 dakikada bir geçen S hattı ise bizi merkez istasyon olan Hbf’e bağlıyor. Otobüs durağı ise hemen karşısında. Otelin kahvaltısı tatmin edici, odaları ise gayet temiz ve büyük. Fiyat performans olarak şiddetle tavsiye edebileceğim bir otel. Biz booking.com'dan ayarlamıştık. 
Otelin hemen karşısındaki otobüs durağında
ilk hedefimiz olan Deutches Museum otobüsünü beklerken

Otobüs durağında kalmıştık… Her ne kadar metro ile daha hızlı bir ulaşım olsa da şehri de biraz görmek amacıyla otelden Deutches Museum’a otobüs ile gitmeyi tercih ediyoruz. Otelden 132 nolu otobüs ile 20 dakika uzaklıkta müze.

132 no'lu otobüs.
Yandaki cihaz sanırım biletleri geçerli hale getirmeye yarıyor. 

Müze İsar'ın hemen kıyısında.

Deutches Museum Isar nehrinin kıyısında, oldukça büyük bir müze. Gelmeden önce özellikle çocuklu kişiler için süper olduğunu, gez gez bitmediğini vs okumuştuk. Bahçesindeki gişede biraz sıra bekleyip biletlerimizi alıyoruz. Binanın içine girdiğimizde içerde de 2 gişe daha olduğunu ve onların boş olduğunu fark ediyoruz.

Deutches Museum

Müze bebek arabası ile gezmeye çok uygun değil, asansör var gerçi ama arabasız daha rahat her şey. Bizim çocuklar 6 ve 7 yaşındalardı, sanırım müzeden keyif almaları için biraz daha büyümeleri gerek. Eda ise zaten hiçbir şeyden anlamayıp huysuzluk yapmakla meşguldü J Müzeye girer girmez en üst kattaki cafeye gidip ilk yemeğimizi yiyoruz, ve tabi ilk biramızı içiyoruz. Cafe’nin makarnası ve köftesi lezzetli. Fiyat bilmiyorum, kocam aldı J

Deutsches Museum
  • Çalışma saatleri: 09.00-17.00
  • Kapalı gün: - 
  • Ücret: Tam 8,5 Euro /İndirimli 3 Euro/ Aile 17 Euro
  • En yakın istasyon:  S-Bahn için Isartor, U1 ve U2 için  Fraunhofer Strasse, 132 no’lu otobüs için Boschbrücke
Müzenin en keyifli katı bence giriş katı.
Ama Eda nihayet uyduğu için de böyle düşünüyor olabilirim. 

Yemekten sonra yukarıdan aşağıya olacak şekilde müzeyi gezmeye başlıyoruz. Eda 4.30’dan beri uyanık, huysuz. Biz yorgunuz. Açıkcası müzeyi görev icabı geziyorum. Eda uyuyunca da son katı hızlıca gezip müzenin bahçesindeki kafede alıyoruz soluğu. Diğer arkadaşlar turlarını tamamlayana kadar kahve-bira içiyoruz. O ara Eda uyanıyor, bahçesinde gezinip duruyor.
Eda

Hava kapalı olduğundan kapalı mekanlara gitme hedefimiz vardı müzeye girerken. Ancak müze çıkışında fark ettik ki sabahın 3.30’unda başlamış bir gün için 2 müze fazla olacak. O nedenle Englisher Garten’a rotamızı çevirdik.
Englisher Garten yolunda

Englisher Garten'a giden keyifli yol. 


Englisher Garten yürüyerek 20 dakika uzaklıkta. Yürüme yolu da keyifli.

Sörfçüler
Englisher Garten’ın girişindeki kalabalıktan gitmeden önce yaptığımız araştırmalar sırasında okuduğumuz sörfçülerin orada olduğunu anlıyoruz. Nehrin ufak bir kısmında sörf yapıyorlar. Onları bir müddet izledikten sonra Englisher Garten’in derinliklerine doğru ilerliyoruz. Bu devasa parkın şehrin içinde nasıl durabildiğini Ankara’lılar olarak anlamakta zorluk çekiyoruz. Bizim simge parkımız Kuğulu Park için bile mücadele vermemiz gerekiyor!


Englisher Garten

Chinesischer Turm'de bira molası
Englisher Garten’da yürüyerek Chinesischer Turm’e kadar gidiyoruz. Burada müzik yapan amcalar ve kocaman bir bira bahçesi var. Patates, bira ve alman simidi olan britzel alıyoruz. Akşam yemeği niyetine orada atıştırıyoruz. Chinesischer Trum’un biraz arkasından 54 ve 154 numaralıotobüsler geçiyor. 10 dakikada bir geçen bu otobüslerden birine binerek Giselastrasse Durağında iniyoruz. Niyetimiz buradan U6’a binip 3 durak sonra Marienplatz’da inmek. Ama indiğimiz durakta aktarma yapmaya üşenip “aman ya 3 durak değil mi, yürürüz” diyoruz. Gel gör ki bu alaman durakları uzak uzak. Yürümek epey vakit alıyor. Yine de yürüdüğümüz yollar güzel, çevreye aval aval bakınarak yürümek çok can sıkmıyor.





Hofbrauhaus

Şehir merkezine ulaşınca biraz etrafta dolaşıyoruz. Hofbrauhaus’ gidiyoruz. Bu eski biracı çok kalabalık ve gürültülü. 2 kişi olsaydık otururduk herhalde, ama kalabalık ve çocuklu olunca oturmak mümkün olmuyor. Zaten içerisi de sıcak ve nemli. Bakıyoruz her taraf yavaş yavaş kapanıyor. Viktualienmarkt’a gidiyoruz, orası da kapanmış. Saat daha 8 bile değil! En sonunda yarın erken kalkacağımızı da düşünüp otele dönüyoruz. Zaten yorgunluktan ölmüşüz.
Günün sonu Marienplatz


2 Haziran 2014 Pazartesi

Münih 2. Gün : 18 Mayıs 2014


Başlıkta Münih dedim ama aslında bugünü Günzburg’ta geçireceğiz. Çünkü Günzburg’ta Legoland var. Sabah 10’da açılan bu dev park, akşam 19’da kapanıyor. (Hafta içi ve tarihe göre değişiyor, buradan kontrol edebilirsiniz)

Günzburg Münih’ten 1 saat 40 dakika uzaklıkta. Tren ile gidiliyor. Münih ana tren istasyonu Hbf’tan kalkan tren 1 saat 40 dakika sonra Günzburg’ta oluyor, oradan da otobüse binip Legoland’e gitmek gerekiyor.

Günzburga giderken trende

Buraya gitmek için en ekonomik yol, günlük bavaria card almak. Bu kart ile Bavyera eyaletinde o gün için tüm ulaşımınız ücretsiz oluyor. Ancak hızlı tren ve U hatlarını kullanamıyorsunuz. Eğer yanınızdaki 14 yaş altı çocuk sizin çocuğunuz ya da torununuz ise ücretsiz. Dolayısıyla sadece 14 yaş üstüne göre kişi hesabı yapmak gerekiyor. 5 kişiye kadar biletleri var. Biz 6 yetişkin olduğumuzdan 2 tane 3 kişilik bilet aldık. Toplam 62 Euro verdik. Normalde 1 kişi 23 Euro.

Ancak burada da şöyle bir durum var. Bilet hafta içi saat9’da kullanılmaya başlanıyor. Haftasonu ise bileti gece yarısı kullanmaya başlayabiliyorsunuz. Legoland 10’da açıldığı için biz 9’dan sonra gitmeye kalksak ancak öğlene doğru orada olabilecektik. O yüzden Legoland’e Pazar günü gitmeye karar verdik.

Biletleri riske atmamak için bir önceki gün uçaktan inince tarih seçerek almıştık.

Sabah 6.30’da çok hızlı  bir şekilde kahvaltı yaptıktan sonra otelin hemen yanındaki S durağına gidiyoruz. S hatları genelde 20 dakikada bir geçiyor. Biz aslında binmemiz gerekenden bir önceki trene biniyoruz, çünkü HBF büyük bir istasyon, trene aktarma yapmak için az vakit kalacak. Riske girmek istemedik. S7’den saat 7.00 gibi Hbf’e iniyoruz. Tren 07.36’da, 16. Perondan kalkıyor. Emin olmak için birilerine daha soruyoruz. Gidip en öndeki vagona yerleşiyoruz. Tren epey boş zaten.

Konforlu bir yolculuktan sonra Günzburga iniyoruz. Günzburg küçük bir istasyon, ama çıkışında bir market var. Oradan abur cubur alıyoruz, ve o marketin hemen önünde 818 numaralı Legoland otobüsünü beklemeye başlıyoruz. Otobüs geldikten 10 dakika sonra Legoland’deyiz. Henüz kapılarını açmadığından kapılarda sıra var ama kapılar açılınca sıralar hızlıca eriyor.

Bu arada Legoland biletlerini önceden almıştık. Internetten alımlarda 2 hafta öncesinden alırsanız indirim var. Girişte yanımıza aldığımız çıktılardan barkodu okutup içeri giriyoruz. Günlük bilet çocuklar için kapıda 36 Euro iken internette 27 Euro. Yetişkinler için ise 30 Euro.

İçerisi oldukça renkli. Biz yanımızda Eda olduğu için pek çok aletten faydalanamıyoruz ama dışardaki parkları bol bol kullanıyoruz. Sabah hiçbir alette/oyunda sıra yok, öğleden sonra ise bazılarında sıra oluştu. Havanın süper olduğu (uzun yağmurlardan sonra gelen ilk güneşli gün) bir Pazar günü olmasının etkisi sanırım.

Parkın içini uzun uzun anlatmayıp fotoğraflar ile fikir vermeye çalışayım.














Park 19.00’da kapanıyor. Legoland’ın önünden bineceğimiz otobüs de 19.00’da olduğundan 18.45’de parkı terk edip otobüsü beklemeye başlıyoruz. Otobüs geldikten 10 dakika sonra Günzburg tren istasyonundayız. İstasyon bomboş. Bizim bineceğimiz tren 19.42’de gelecek olan bölgesel tren (RE 57193) Aradaki vakti istasyondaki marketten aldığımız Smirnoff Ice’ları içerek değerlendiriyoruz.

Tren geliyor nihayet. Yolculuk konforlu, biz yorgun… Çocukların hepsi trende sızıyor.

Akşam 9’u 20 geçe yeninde Münih HBF’deyiz. Çocukların uyuması, bizim yorgunluğumuz derken otele gitmeye karar veriyoruz.


HBF’den S7 hattına binip otelimize gidiyoruz.