18 Ekim 2016 Salı

2 çocuk, 9 gün, 3 şehir: Budapeşte, Viyana, Bratislava - 8. Gün


Otelimizin kahvaltı salonundan
Yarın dönüyoruz, bugün günlerden Cumartesi. Viyana'da bugün yapmayı planladığımız şeylerin başında Hundertwasser evlerini görmek var. Sonra Prater parka gidip Lunaparkta eğleneceğiz.

Otelden çıkınca otelin önünden metroya binip wienmitte durağında iniyoruz. Burası bir alışveriş merkezi aynı zamanda. Havaalanı aktarmaları da buradan yapılıyor.

Metrodan indikten sonra yaklaşık 1 km bir yolumuz var. Ancak yol sıkıcı, kızlar yorucu. Bundan sonraki seyahatte daha çok toplu taşıma kullanacağım. Kızlar bizi yollarda yorduğu için ana görülecek yerlere dermanımız kalmıyor.

Bizim gibi yapmayacaklar için buraya en yakın otobüs durağı 150 metre ilerdeki Hetzgasse. Buradan 1 nolu tramvay geçiyor. 1 Nolu tramvaya Schwedenplatz'dan binilebilir. Schwedenplatz'dan ise U4 ve U1 geçiyor.

Hundertwasser
Burası aslında bir apartman, ancak oldukça ilginç tasarlanmış. Apartmanda gerçekten birileri oturuyor, içini de gezmek isterdim. Ana binanın tam karşısında dükkanlar ve bir kafe var. Biraz fotoğraf çekip biraz da bu dükkanlarda vakit geçiriyoruz. Buranın adı Hunderwasser Village. Bir de bunun müzesi var. İkisinin arası 500 metre. Biz müzeye girmeyi düşünmüyoruz.
Müze Binası
Bundan sonra hedefimiz Prater park ama yol üstünde müze de var. Müzeye girmeme kararımız baki ama çok hoşumuza giden müze avlusunda bir kahve içmek istiyoruz.

Bundan sonrası yine sıkıcı bir yol. Toplam yol 1,5 km yürüyerek. Yürümek dışındaki alternatif yeniden Hetzgasse'den 1 nolu tramvaya binip geriye doğru bir durak gitmek ve Radetzkyplatz durağından O hattına binerek Prater'de inmek.

Resim yazısı ekle

Uzaktan dönme dolap gözüküyor. Bu parkın sembolu oldukça eski. Wikipedia şöyle yazmış

"Prater içinde bulunan Lunapark’ta ki Viyana’nın sembollerinden Riesenrad (Dönme Dolap) 1896 yılında İmparator I.Franz Joseph’in tahta çıkışının 50. yılı dolayısıyla İngiliz mimar Walter B. Basset’e 30 adet vagonlu olarak yaptırılmıştır. II. Dünya Savaşı’nda hemen hemen tamamı yanmış 1947 yılında 15 vagonlu olarak tekrar hizmete açılmıştır."


Prater dev bir lunapark. Her yaştan birileri için eğlence bulmak mümkün. Eda gerçekten çok eğlendi. Bazı şeylere yaşı ya da boyu tutmadığı için çok üzüldü. Tüm detaylara bu web sitesinden bakılabilir. http://www.praterwien.com/en/home/ . Giriş ücretsiz ancak her etkinliğin kendi ücreti var. 10 ile gece yarısı arası açık. Ancak Viyana'da görüştüğümüz arkadaşlarımız hava karardıktan sonra Prater civarının profilinin değiştiğini söyledi. 
Eda'nın en sevdiği
Tünellerden birinin içi
Öğle yemeğimizi de parkta yiyoruz. Kayda değer bir şey olmadığı için detayları yazmıyorum. Park içinde oldukça fazla yemek seçeneği var ama biz bizi cezbedeni pek bulamadık. 

neye bu kadar çığlık atmış olabilirim acaba?
Artık Eda iyice yorulunca parktan çıkıyoruz. Prater metro durağından U1'e binerek yeniden Stephanzplatz'a gidiyoruz. Buradan Kartner Strasse'de Sacher Cafe'ye gidiyoruz. Bizi içeriye almıyorlar :) İçerisi darmış, bebek arabasını kapatmamız gerekiyormuş, ama içinde çocuk uyurken kapatamayacağımız için bahçede bir yer ayarlıyorlar. Bahçe dediğim de cadde aslında. Buranın Sacher Torte'si meşhu haliyle. Kahve ve Torte istiyoruz. Niye meşhur anlamıyoruz. Viyana'nın tatlıları bende iz bırakmadı. 

Viyana
Gerçekten pahalı şaraplar da var markette

Buradan şehir merkezinde dolanarak biraz alışveriş yapıyoruz. Eğer siz de benim gibi yurtdışında market alışverişi sevenlerdenseniz size çok gurme bir market önerim olacak. Julius Meinl. Graben Caddesi ile Kohlmarkt'in kesişiminde büyük bir market var. Yanında aynı isimle bir restaurant var. Restauranta değil de dışarıdan market olduğu belli olmayan cafe gibi gözüken yere girerseniz tüm dünyadan gelmiş nefis ürünler bulabilirsiniz. 

Burada da bir kahve içiyoruz, kahve gerçekten nefis. 
Julius Meinl
Buradan sonra yeniden metroya binip otele dönüyoruz. Akşam yemek için rezervasyonumuz var. Elimizdekileri bırakalım, biraz da bizim otelin caddesinde gezelim, yeniden museum Quarter'a gidelim istiyoruz. 

Otelimizin olduğu cadde Mariahilfer caddesi bir alışveriş caddesi. Cumartesi günü de oldukça hareketli. Yedeklerimiz de kirlendiği için acil alınması gereken bir kaç parça şey var, onları alıyoruz ama saat de artık 6'a geldiğinden yavaş yavaş kapanıyor mağazalar.

Otelimizin olduğu cadde. 
Akşam 20.30'da bir restaurantta rezervasyonumuz var. Museum quarter'da vakit geçirip sonra Nil'i uyutup restauranta gideriz diye düşünüyoruz. Museum Quarter'daki müzelere girmeden oradaki dev su yatağında kızların eğlencesini izliyoruz. Daha önce de bahsetmiştim burada müzelere gitmeseniz bile bu avluda vakit geçirin mutlaka.

Çocuk müzesinin tam önünde su yatağı eğlencesi
Buradan çıkıp yürüye yürüye şehir merkezine gidiyoruz. Amaç yemek saatine kadar Nil'i uyutmak. İlk defa yurtdışında kumaş peçeteli bir restaurantta yiyeceğiz. Nil uyursa diğerine de telefon tablet bir şey verir çevredekilerin huzurunu kaçırmadan yemek yeriz diye düşündük.

Şehir merkezini arşınlayarak çocuk uyutma seansı
Saat 20.30'da Plachutta'da oluyoruz. Burası Tafelspitz'i ile meşhur olan bir yer. Tafelspitz ise aslında et haşlama. Et aşağıdaki gibi geliyor. Önce çorba olarak suyu içiliyor. Sonra kahverengi bir ekmeğe iliği sürülüp yeniyor ve en sonda da eti yeniyor. Biz direkt etinden başlayınca Türk garsonumuz bizi uyardı :) Yanına da güzel bir patates servis ediliyor. Biz 2 porsiyon Tafelspitz söyledik. 1 şişe şarap ve 1 limonata ile birlikte 100 Euro gibi bir hesap ödedik. Yemek gerçekten çok çok güzeldi. 

Tafelspitz
Ancak yemek beklediğimiz gibi geçmedi. Nil anında uyandı, Eda tablet istemedi. Carrak currak bir yemek yedik. Hatta bir ara ben tuvalete indiğimde üst kattan gelen sesleri duyup koşarak yukarıya çıktım. Eda ben masadan kalktığım için krize girmiş şekilde ağlamış, Nil de ablası ağlıyor diye kıyameti koparmış, Olay yerine vardığımda Serkan ikisini birden kucağına almış hoplatıyordu ve tüm masalar yemeğini bırakmış bizimkileri izliyordu:) 



Buradan çıktıktan sonra şehir merkezinde son akşamımızı geçirmek için dolanıyoruz. En son Graben caddesi üzerinde bir yerde son içkilerimizi içtikten sonra otelimize dönüyoruz. 

Yarın son günümüz, gündüz gezeceğiz, 10'da Ankara'ya ucağımız var.


11 Ekim 2016 Salı

2 çocuk, 9 gün, 3 şehir: Budapeşte, Viyana, Bratislava - 7. Gün

Viyana
8 Temmuz 2016. Bugün Viyana'dayız. Planımız önce pazara gitmek, sonra Ses/Müzik Müzesi (Haus der Musik), Hofburg sarayı ve Şehir parkı. Akşam ise Serkan'ın üniversiteden arkadaşının evine gideceğiz.
Otelden çıkınca ilk durağımız Naschmarkt, Burası bir açık pazar yeri. Manavlar, şarküteriler, baklavacılar ve aktarların yanısıra kafeler ve hediyelik eşyacılar var. Otelimize 1 km civarında uzaklıkta. Biz Kettenbrückengasse (burası da bir metro durağı) tarafından girip Karlsplatz tarafından çıkıp şehir merkezine yürümeyi planlıyoruz. Metro ile gitmek isterseniz bu iki durağı da kullanabilirsiniz, biz yürüyerek gidiyoruz.
Meyve-sebze tezgahı

Pazar birbirine paralel 3 koridor şeklinde. Orta koridorda dükkanlar var, sağında ve solunda ise kafeler.
Bayram olmasının da etkisiyle pazarda epey baklava var.
Pazarda Türk satıcıların fazlalığı dikkat çekiyor. Bir manavdan meyve alıp bir yandan yiyip bir yandan yolumuza devam ediyoruz. Türk satıcı çocuklara ayrıca meyve ikram ediyor. Biraz dolanıp alışveriş yaptıktan sonra yan taraftaki kahveciye oturuyoruz. Viyana'da Wiener Melange diye bir kahve meşhur. İlk burada içiyorum, nefis. Bundan sonra her kahve molasında tercihim wiener melange.

Pazarı boylu boyunca geçip Karlsplatz'a doğru ilerliyoruz. Karlplatz büyük bir metro durağı. Oldukça büyük, niyetimiz buradan Wien Card almak. Bu kart şehir içi ulaşımı ücretsiz sağlamanın yanısıra bazı müzelere giriş de ücretsiz ya da indirimli oluyor. Kartı merkezi yerlerdeki metro istasyonlarından, havaalanından alabilirsiniz. Biz 3 günlük kart alıyoruz, cuma cumartesi ve pazar kullanmak için. 25 Euro veriyoruz kişi başı.
Haus der Musik - Bayıldığımız Müze

Kartımızı aldıktan sonra ilk durağımız Haus der Musik. Hepimizin keyif aldığı bu müzede interaktif bir dolu şeyin yanısıra müzik tarihine ilişkin şeyler de sergileniyor. Müze her gün sabah 10 ile akşam 22 arası açık, Normal fiyatları yetişkin 13 Euro, çocuk 6 Euro. Ancak aile fiyatı 29 Euro. Eğer Wien Card ile giriş yaparsanız 13 Euro 9 Euro'ya düşüyor.

Burası 4 katlı bir müze. Aslında merdiven ile çıkılıyor ancak puset vs varsa asansör ile yardımcı oluyorlar.
İçeride oldukça fazla interaktif aktivite var, hepsi de çok keyifli. 
Haus der Musik
Biz en çok Viyana Senfoni Orkestrasını yönetirken eğleniyoruz. İçeride 1 saatten biraz fazla vakit geçiriyoruz.

Buradan çıkışta artık açız. Fast food balıkçı zinciri Nord See'de yiyelim hızlı ve ucuz olsun diyoruz. Hızlı oluyor da ucuz olmuyor. Ne kadar verdiğimizi hatırlamıyorum ama bir fast foodcu için pahalı geliyor bize fiyatları.
İşte hayal anı! Efsane dakikalar... 
Buradan çıkışta yine katedral çevresindeki sokakları dolanıyoruz. Asli amacımız Eda'nın uyuması. Nihayet o sızıyor, Nil sızıyor ve biz listemizdeki yapılacaklar listesinin başında gelen Viyana'nın meşhur pastacılarını ziyaret et kalemini yapabiliyoruz.
Boş cafede sıra bekletme ritüeli
İlk durağımız Cafe Central. Kapıda sıra var, çaresizce girip bekliyoruz. Ancak içeride bir çok yer olmasına rağmen bekletiliyoruz. Sanırım bu adetten, içeride yer, kapıda sıra. Neyse ki biri gittikçe artan sıradan rahatsız olup sıradakileri yerleştirmeye karar veriyor da kapıdaki bekleyiş bitiyor.



İçerinin ortamı güzel ancak bir Budapeştedeki NewYork Cafe değil. Biz Cafe Central Schnitte ile Cafe Cental Torte söylüyoruz. İsminde kafenin adını taşıdığına göre klasiktir diye düşünerek. Güzel ancak yine New York Cafe'dekiler gibi değil. İki tatlı da 4,5 Euro civarında.
Sarayın girişi

Tatlımızı yiyip gücümüzü topladıktan sonra istikamet Hofburg Sarayı. Ancak sarayın kapısını karıştırmışız, giriş MichaelerPlatz'danmış. Oraya gidip sıraya giriyoruz, sıra hızlı ilerliyor.
Ceyiz müzesi
İçeriye giriş sesli rehber ile birlikte 13 Euro. Viyana Kart ile 1 Euro indirim var. İçeride 3 tane müze var. İlki "çeyiz müzesi" ya da "İmperial Silver Collection". Burada İmparatorluğun gümüş çatal bıçak takımları vs sergileniyor. İkincisi İmparatorluk odası ve son olarak Sisi Müzesi.

Müze bana pek tat vermiyor. Hem müze gezmeyi sevmiyorum hem de bunu kucaktaki çocukla yapmak zor oluyor. Sisi müzesine ilişkin hiç bir şey kalmamış mesela aklımda, acaba gezmedik mi?

Bu arada saray genel olarak bebek arabasına uygun değil, ancak görevliler yardımcı oluyor, merdiven gereken yerlerde bir görevli size eşlik edip asansöre götürüyor.

Buradan çıkınca oldukça yorgun olduğumuzu fark ediyoruz. Metroya binip otele dönüyoruz. Dediğim gibi akşam Serkan'ın arkadaşları ile buluşacağız, biraz dinlenip kızları yıkıyoruz.


Çıkınca hedefimiz şehir parkı. Şehir parkına U4 ya da U3 ile gidilebilir. Biz otelin önünden geçen U3'e biniyoruz ama Stephanplatz'da inip parka yürüyoruz, biraz hediyelik alışverişi yapmamız gerekecek çünkü.

Zaten park (Stadtpark) da çok uzak değil. Şehir merkezindeki parklar bir Ankara'lı olarak beni hep heyecanlandırıyor. Parkta çimlere yayılıp epey bir vakit geçiriyoruz, altın Johann Strauss heykelini görüyoruz.


Bundan sonra saat 8'de arkadaşlarla buluşup onların evinde geceyi bitiriyoruz.