23 Ağustos 2016 Salı

2 çocuk, 9 gün, 3 şehir: Budapeşte, Viyana, Bratislava - 4. Gün

Bugün için ilk planımız Great Market Hall'a gitmek. Burası kapalı bir hal. Pazar günleri kapalı. İki katlı bir yer, alt katında genelde şarküteri ve meyve-sebze var. Üst katında ise hediyelikçiler, kıyafetçiler vs.

Central Market Hall

Central Market Hall
9'da otelimizden çıkıp Deak Ferenc'teki durağa doğru gidiyoruz. Otelimize 200 metre var yok, zaten durak. Durağa giderken makinelerden 24 saatlik bilet satın alıyoruz. Kişi başı 1650 HUF (16,5 Lira) 48 numaralı otobüse binip 10 dakika içinde pazarın önünde oluyoruz.

45 dakikaya yakın pazarı geziyoruz ama Eda oradan aldırdığı iple ip atlama sevdasına yakalandığı için çok didiklemeden çıkmak zorunda kalıyoruz.

Pazarın önündeki caddeden karşıya geçer geçmez girilen sokak meşhur Vaci Utca caddesi. Aslında daha önce bu caddeyi gezmiştik ama caddenin hareketli kısımları daha yukarda kalıyor.

Anna Cafe
Caddenin hemen girişinde, pazarın karşısında Anna Cafe var. Buraya oturuyoruz. Eda ip atlamaya çalışıyor, biz 14 Liraya Anna Pancake söylüyoruz. Ayrıca kahve içiyoruz. Kahveler de tatlı da güzel. Hatta tatlı epey güzel.

Yan masamızda nehir gemisi ile Budapeşteye gelen Türkler oturuyor tesadüfen. Onlarla sohbet ediyoruz.

Oradan kalkınca Vaci Utca'dan yürüyelim bana mayo alalım derdindeyiz. Daha önce yazmıştım, mayo krizimiz var.

Bütün caddeyi yürüyüp mayomu aldıktan sonra otele giderken saat 12'ye geliyor. Bizim otel bir pasajın üstünde. Pasajın hemen girişinde ise güzel bir burgerci var: Burger Market. Zaman zaman önünde sıra bile oluyor. Burada yiyelim sonra da otele çıkıp biraz dinlenelim diyoruz. İki bira iki hamburgere 38 Lira veriyoruz.
Hamburgercimiz...
Otelde siestamızı yapıp Nil'in altını değiştirdikten sonra bu sefer Margit Adasına gitmek üzere yola çıkıyoruz.

Yine otele 200 metre uzaklıkta ama yolun karşı tarafında bir durağa gidip 9 Numaralı otobüsü bekliyoruz. Biz bu seyahatimizde hiç tramvay ya da metro kullanmadık. Zaten otobüs kullandığımız da sayılı. Tramvaylara bebek arabası ile binmek mümkün değil. Metrolarda da asansör var mıdır, turnikeden geçiş kolay mıdır bilemediğimizden risk almadık. Zaten toplu ulaşım çok kolay, otobüsler vızır vızır. Otelimizin tam şehrin göbeğinde Deak Ferenc'te olması da çok büyük avantaj.

Otobüs gelince Margeret Adasının bağlandığı Margeret Köprüsüne gelmeden Jászai Mari tér durağında iniyoruz. Adaya 500 metre burası.

Eda adada pamuk şeker ile tanışıyor. 


Adanın girişi. Şu trenin hemen arkasında bir fıskiyeli havuz var. Bir süre ayağımızı o buz gibi soğuk suya sokup keyif yapıyoruz. 
Köprünün üzerine çıkıp oradan adaya geçiş yaptığımızda otelde yaptığımız siestayı parkta çimlere serilerek yapmadığımıza pişman oluyoruz. Bütün gün yatsan yatılır bir park. Ayrıca kiralık 2-4 kişi bisikletler de var. Aralarda cafeler de mevcut.



Adanın içinde yaklaşık 1,5 km yürüyerek Palatinus Yüzme Havuzuna varıyoruz. Vardığımızda saat 16.00'a yaklaşmış. Meğer 16'dan sonra indirimli bilet varmış, bu yüzden 16'a kadar bilet satışını durdurmuşlar.

Havuzların bir kısmı

Bu indirimden faydalanarak bu devasa yüzme havuzu kompleksine kişi başı 2100 HUF verip giriyoruz. Ve bizim girmemizle yağmur bulutlarının kendini göstermesi bir oluyor. Bence bu havuz güzel ama organize değil. Mesela içeri girince nerede soyunacağız, giyineceğiz, duş alacağız anlamak zor. Şezlong nereden alınıyor çözemedik mesela. Beklediğimden daha iptidai her şey. Ama içeride atıştırma ve bir şeyler içmek için büfeler var. Bebemizin bayıldığı havuzlar var. Daha ne olsun. 
Günün en çok eğleneni Eda... 

Saat 6'ya kadar havuzda kalıp hava serinleyince çıkıyoruz. Havuzun hemen önünden 26 numaralı otobüs geçiyor. Adada işleyen tek otobüs bu sanırım. 26 Numaralı otobüsle adadan çıkıyoruz ve hemen nehir kenarında iniyoruz. Aslında niyetimiz aktarma yapmaktı ama vaktimiz var, dolaşarak şehir merkezine gidelim diyoruz.

2 Numaralı meşhur tramvay hattını sağımıza alıp parlamento binasına doğru yürüyoruz. Şimdi haritadan baktım, 750 metreymiş bu yol. Oysa ki yürürken ne uzun gelmişti. Kızlar huysuzken yol yürümek zor tabi.
Neden yolun uzun geldiği belli. 
Hava kapalı, ortalık sessiz. Parlamentonun orası beklediğimden daha boş. Sanki 2 gün önce geldiğimiz yer burası değil.

Parlamento


Parlamento


Buradan Aziz Istvan Katedraline doğru giderken yolda Pizza EATaliano görüyoruz. Pizza her zaman güzel fikir! 0,75  litre ev şarabı ve biri mantarlı biri etli ama ikisi de lezzetli iki pizzaya 75 lira veriyoruz. Buranın 3 şubesi var Budapeşte'de. Tavsiye ederim.

O kadar civarında dolaştık, neden hiç içine girmedik acaba? 

Buradan sokaklarda salına salına yeniden katedralin önüne çıkıyoruz. Katedralden de opera binasının bulunduğu Andrassy Ut'a çıkıyoruz. Amacımız bu bulvarın sonuna doğru olan Liszt Ferenc Meydanı'na çıkmak. Daha önce Budapeşteye geldiğimizde bu meydanda bir şeyler içmiştik ve çok keyifli gelmişti.

Buraya meydan demek de çok doğru değil sanki. Bir sokak, ya da aralık gibi. Andrassy Ut'u, yine hareketli bir sokak olan Kiraly'e bağlıyor. Sağlı sollu bir çok kafe restaurant var.

Biz de bir yere oturup son akşamımızın tadını çıkarıyoruz.

Liszt Ferenc ter
Oradan Kiraly Utca'ya giriyoruz. Bu uzun sokak Deak Ferenc'te bitiyor, otelimiz de bu sokak üzerinde, Deak Ferenc'e bağlandığı yerde. Budapeşte geceleri nasıldır baka baka, iki pusetimizi süre süre otele dönüyoruz. Valiz hazırlamak lazım, yarın öğlen Viyana'ya gideceğiz.

19 Ağustos 2016 Cuma

2 çocuk, 9 gün, 3 şehir: Budapeşte, Viyana, Bratislava - 3. Gün


Günlerden pazartesi...
Bugün dışarıya çıkarken kafamız karışık, plansız programsız çıkıyoruz. Fünikülerin iki haftada bir pazartesi günleri bakım için kapalı olduğunu web sitesinde okumuştum. Ancak bugün açık olan pazartesi mi kapalı olan pazartesi mi bilmiyorum. Otelin kapısının önünde hop-on hop off tur satıcısını görüyoruz. O da füniküler turu satıyor. Ona soralım diyoruz ama kızcağız sattığı yerin kapalı olduğunu bizden öğreniyor. Ama öyle böyle derken bize hop-on hop off tur satıyor. (Giraffe Tour, çocuklar ücretsiz, büyükler 48 saat 6000 HUF - 60 TL)

Biz de bu tura binip önce Kahramanlar Meydanı'na gidiyoruz. Ancak giderken kızların çok hoşuna gider dediğimiz bu yolculuk canımıza okuyor, ikisi de kıpır kıpır... Buraya ulaşım aslında oldukça kolay. Metro ile direkt önüne gidilebilir. Turist otobüsü seçtiğimize pişman oluyoruz.

Kahramanlar Meydanı'nda büyük bir sütun ve iki yanında yarım ay şeklinde iki anıt var. Bunların üzerinde de bir çok heykel.

Meydanın bir yanında Güzel Sanatlar Müzesi var. Biz tabi ki burayı pas geçiyoruz, arkasında ise şehir parkı var. Burası tam bizlik. Önce Eda tramplenlerde bolca vakit geçiriyor, sonra da oyun parkında. Bu parkta ayrıca Szenhenyi Termal havuzu da var. Burası da turistlik bir yer, ancak termal sular küçük çocuklara uygun olmadığı için biz girmemeyi tercih ediyoruz.
Budapeşte Şehir Parkı
Parkın içindeki bir cafede bir şeyler içtikten sonra yeniden hop on hop off otobüsle kaleye doğru gidiyoruz. Kale tahmin edileceği gibi tepede. Aslında füniküler tercih etmemizin nedeni de hiç tırmanmadan kaleye çıkabilmekti. Ancak hop-on'cu satıcı bize kalede asansör olduğunu, o nedenle tırmanmadan kaleye çıkabileceğimizi söyledi. İlk asansör içimize sular serpse de ikinci asansörün arızalı olması canımızı çıkardı diyebilirim. 11 kilo bebek kucağımda kangurusunda, 17 kiloluk olan pusetinde uyuyor...

Eğer Füniküler kullanılmayacaksa ve tabana kuvvet gidilmeyecekse Matyas kilisesinin oraya giden otobüsler ile gitmek iyi bir tercih olabilir. Yanılmıyorsam 16 numaralı otobüs gidiyor ve Deak Ferenc'ten kalkıyor.
Kaleye çıkarkan kaleden Peşte tarafının manzarası
Kalenin manzarası gerçekten güzel. Hemen ilk bulduğumuz cafede soluklanma molası veriyoruz ama o mola yemek molasına dönüyor. Ortalama yemek, ortalama fiyat... Kale ile Matyas kilisesi arasındaki daha güzel seçenekler bulunabilir.

Kaleye çıkarken baygınlık geçiren anne ve halinden memnun Nil.
Kale'deki müzeler pazartesi olması sebebiyle kapalı. Sadece Picasso sergisi açık. İçeriye girerken pusetle girebilir miyiz diye soruyoruz, entresan bir yanıt alıyoruz. Eğer puset çocuk içindeyse içeriye alınabiliyor. Boş ve kapalı halde içeriye almıyorlar. E, tamam bizim çocuk içinde uyuyor zaten. Ama sonra işin entresan kısmı başlıyor, 2 yaşından küçük çocukları müzeye sadece pusetle alıyorlarmış. Bizim pusette büyük uyuduğu için küçük kangurusunda. O yüzden bizi içeriye almadılar. (web sitesinden bu kuralı kontrol ederken, kanguru da olabileceğini, ancak bebeğin yüzünün dışarıya bakması gerektiğini söylemişler)

E madem öyle dedik, biz de yönümüzü Matyas Kilisesine çevirdik. Yol bir yerde çatal oluyor, o çatalın her iki ucu da kiliseye gitmekle birlikte size soldaki (Tarnok U.) tercih etmenizi tavsiye edebilirim.
Sürekli aperol, sürekli kucakta bebe, sürekli bir kart yazma hali...
Buradaki postaneden posta pulu alıp bazı dükkanlara girip çıkıp yolumuza devam ediyoruz. Aslında benim hedefim sabit, bir önceki Budapeşte seyahatinde de gittiğimiz Panoramia Cafe'ye gidip nefis manzara eşliğinde Aperol'ümü içmek.

Balıkçılar burcu

Bu hedefi tutturduktan sonra Balıkçılar Burcu'nu da geziyoruz. Ne güzel yer... Ama kucakta çoduk ile zor geziliyor.

Artık geri dönmemiz gerekiyor, ama yol merdivenli... Aslında kaptırdın mı zincirli köprü şurası. Bizim pusetle yapmamız mümkün değil. O yüzden otobüse biniyoruz. (Hop-on hop off turu kullanmak saçma geliyor)

Balıkçılar burcu mu masal diyarı mı?
Otobüs biletimiz yok, mecburen şoförden alıyoruz. Normale göre biraz daha pahalı. (Normalde tek biniş 350 HUF, otobüste alınırsa 450 HUF) Makinalardan geçerli hale getiriyoruz, bir iki durak sonra da kontrol oluyor zaten.

Balıkçılar Burcuna giderken meydan. Sol tarafımız kilise

Entresan Eda hala uyuyor! Kız Budapeşte'nin yarısını göremeden dönecek. E o uyuduğu için Nil hep kucakta. Tek pusetle çıkmak için yanlış bir gün seçmişiz.

Otobüs bizi evimize yakın bir yerde indirince önce eve uğrayalım diyoruz. Eve uğra, dinlen vs derken saat bakıyoruz ki 6'ya geliyor! Hızlıca çıkıp bir öndeki gün gidemediğimiz Dohany Sinagog'una gidiyoruz. Evimize yakın diye araba vs almıyoruz, küçük yine kanguruda.

Avrupa'nın en büyük sinagogunda öldürülen Yahudiler için hatıra ağacı



Sinagog'un içi

Sinogun bahçesinde temsili olarak ölenlerin mezar taşları

Yine ölenler için hatırat. Tüm ölüm tarihleri 44-45

Avrupa'nın en büyük bu sinagogundan ben pek bir şey anlamıyorum açıkcası. Çok etkilemiyor beni. Prag'taki yahudi mahallesi daha güzeldi bence. Belki de Budapeşte standartlarına göre epey pahalı olmasıdır beklentimi karşılamayan. Cumartesi günleri kapalı sinagog, web sitesinden günler kontrol edilebilir. Güzel ama küçük bir bahçesi var.

Yüksek tripadvisor puanlı Gringos Amigos
Buradan çıkınca otele dönüyoruz, arabayı alıyoruz ve daha önce bir blogta güzel olduğunu okuduğumuz ve otelimize gerçekten 3adım olan meksika lokantasına gidiyoruz: Gringos Amigos. Burası aslında bir fast foodcu. Subway gibi şundan koy bundan koy şeklinde kendiniz oluşturuyorsunuz. Fiyatlar uygun, lezzet beklediğimin bir-iki tık altında.

Ufak bir sorunumuz var, ben mayomu almayı unutmuşum, ama ertesi gün havuza gitmeyi planlıyoruz. O yüzden mağazaların olduğu turistik cadde Vaci U.'ya gidiyoruz. Yine boydan boya mağazalara baktıktan sonra elimiz boş şehir turu atmaya başlıyoruz.

Bir çok yerin gece görüntüsünü nehir turu sırasında görmüştük, ama Aziz Istvan Katedrali içerde kaldığı için orayı görememiştik. Oraya doğru gidiyoruz. Katedralin hemen altında masalar var, orada oturup bir şeyler içelim diyoruz. bu keyifli yerin adı Platz.  Eda meksika lokantasında az yemişti, o aç. Ona bezelye çorbası söylüyoruz, lezzetli. Biz klasik bira ve aperol ile geceyi tamamlıyoruz.

Gecenin sonu katedralin ışığı altındaki mekanda

8 Ağustos 2016 Pazartesi

2 çocuk, 9 gün, 3 şehir: Budapeşte, Viyana, Bratislava - 2. Gün

Sabah kalktığımızda evimizde güzel bir kahvaltı ediyoruz.

Zincirli köprüden parlamento
Bugünkü planımız Parlamento'ya gitmek, oradan zincirli köprüye gitmek, sonra fünikülerle kaleye çıkmak, kaleyi gezip Matyas kilisesi'ne ve Balıkçılar Burcu'na gitmek. Evden çıkarken niyetimiz bu ama biz bunları tabi ki yapamayacağız J

Bu arada programımızı nasıl yaptığımızı da anlatayım. Programı ince ince yaptık ama uymadık, yine de fikir vermesi için yazayım. 

Budapeşte'de 3 günümüz var. Bu günlerden birini Margaret adasına ayırmak istiyoruz. Orada ayrıca bir yüzme havuzu da var, eğer vakit kalırsa orada da Eda'nın gönlünü yaparız diyoruz. Ancak bunun için Budapeşte'de artık göreceğimiz bir yer kalmaması gerek. O yüzden bunu son güne atıyoruz. 

Budapeştede pazar, pazartesi ve salı geçireceğiz. Son güne pek bir şey bırakmak istemiyoruz, pazartesi de Kale'deki müzeler kapalı. O yüzden kalenin bulunduğu Buda tarafını pazar gününe koyuyoruz. 

Kalede rahat gezebilmek için onu öğle saatine getirmeye çalışıyoruz çünkü öğlen Eda güzel uyur. Eğer biz de bir müzeye girersek rahatça gezebiliriz diye düşünüyoruz. O yüzden önce Parlamento.

Şişman polis heykeli

Otelimizden parlamento binası 1,5 km. Yürümeye başlıyoruz. Yolda Budapeşte'nin simge heykellerinden polis heykelini görüyoruz. Ve tabi oyun parkı! Oyalanarak geldiğimiz Parlamento binasının içine girmeden bir kaç fotoğrafını çekerek turumuza devam ediyoruz. Burası bence nehir tarafından daha güzel görünüyor. Beni çok etkilemedi bu hali...

Parlamento binası

Hava da o kadar çok esiyor ki... 

Buradan hemen nehir kenarındaki ayakkabı heykelciklerini görmeye gidiyoruz. 2. Dünya savaşı sırasında ölen yahudileri temsilen yapılmış.

Ayakkabı heykelcikleri
Zincirli Köprü
Buradan yürüyerek Zincirli köprüye gidiyoruz. Ancak o kadar rüzgar var ki, kulaklarımız acıyor. Fotoğraf çekmeyi bırak kafanı kaldırıp köprüyü incelemek bile mümkün değil.

Kaleye çıkan Füniküler

Bu köprünün üzerinden Buda tarafına geçince füniküler gözüküyor, önünde çok da uzun olmayan bir sıra var. Önce hemen oradaki Clark Picnic'te biraz soluklanalım diyoruz, saat 11.30. Biraz atıştırma biraz bira derken, kaleye çıkmak zor geliyor.
Köprüden Buda tarafı

Kalenin daha çok eseceğini tahmin ediyoruz, füniküler kuyruğu biz otururken uzadı da uzadı... Nasılsa daha vaktimiz var, başka bir gün çıkalım yukarıya diyor ve gerisin geri zincirli köprüden Peşte tarafına geçiyoruz.
Bizimkiler
Bazilika önündeki cemaat
Eda uyuyor. Biz sokaklarda geziyoruz. Aziz Istvan kilisesine gidiyoruz, ancak kilisenin içine girmektense önündeki meydanın cıvıl cıvıl kalabalığına bırakıp kendimizi oradaki Starbuckstan kahvemizi içiyoruz, o ara ben kızlara posta kartlarını yazıyorum.
Uzaktan bazilika
O ara Eda uyanıyor, o uyurken biz yedik içtik ama onun karnı aç. Onun da karnını McDonalds'ta doyurduktan sonra kılık kıyafet ve bez değişikliği için hemen yakındaki otelimize uğruyoruz.

2 saat kadar otelde oyalandıktan sonra otelden yeniden çıktığımızda saat artık 5. İstikamet Dohany Sokağı Sinagogu. Burası Avrupa'nın en büyük sinagogu. Ancak biz gittiğimizde içeride bir evlenme töreni olduğu için kapalı. Çevresinde biraz oyalandıktan sonra sıkılıyor ve açılmasını beklemeden oradan ayrılıyoruz. Nasılsa otelimizin dibi, geliriz yine.
New York Kavehaz

Hedefimiz Dohany Sokağını boydan boya yürüyüp NewYork Kavehaz'a varmak. 900 metrelik bu yolda görülecek çok şey yok, ama bu NewYork Cafesi gerçekten çok güzel. "Dünyanın en güzel cafesi" diyorlarmış. Gerçekten görülmeli. O ortamın içinde bir şeyler yemek çok hoş. Ancak içerisi sıkışık olduğu için bebek arabası almıyorlar,  içeride bir alana bırakmak gerekiyor. Neyse ki bizim bebeler uyanık.
New York Kavehaz
Budapeşte diğer Avrupa şehirlerine göre çok daha ucuz. Ancak burası pahalı. Tatlı için verdiğimiz para tüm seyahatimizde ödediğimiz en yüksek yemek ücreti. Cheese cake ve opera cake alıyoruz. Bu pastaların tanesi 25 lira civarında. Ama pastaları ile meşhur Viyana'da yediklerimizi düşününce değer diyebilirim.
Önde Edoş, arkada Opera Binası
Buradan çıkınca Erzsebet Caddesi üzerinden yürüyerek Andrassy Ut'a gidiyoruz. Bu meşhur cadde ya da bulvar sağlı sollu lüks mağazaları ile biliniyor. Ve tabi bir de meşhur opera binası da burada. (New York cafe'den opera binası yürüyerek 1,5 km civarında)

Opera binasına da uzaktan bakıp Andrassy caddesinin sonundan Derec Feak'e oradan da Vaci Utca caddesine dönüyoruz. Bu Vaci caddesi de her şehirde bulunan "Bizim istiklal caddesi gibi" caddesi. Mağazalar, hediyelik eşyacılar, restaurantlar, fast foodcular ile kıpır kıpır bir turistlik cadde.
DunoCorso'daki akşam yemeğimiz

Bu caddenin hareketli kısımlarında şöyle bir tur attıktan sonra yemek yemek üzere nehir kenarı restaurantlara doğru yöneliyoruz. Burada DunoCorso hoşumuza gidiyor ve oturuyoruz, pişman da olmuyoruz. Servis, ortam ve yemekler güzel. Ben altında mantı gibi pişirilmiş hamur parçaları olan ve kaz ciğeri ile servis edilen bir tavuk söylüyorum (42 lira fiyatı) Eda küçük boyu da oldukça büyük olan çok lezzetli bir gulash çorbası içiyor. Serkan ne yiyor hatırlamıyorum. Ev şarabı söylüyoruz.

Buradan çıkınca nehir turu yapmak istiyoruz. Saat 20.30. 21'deki nehir turunu yakalarsak güneş batarken nehrin üzerinde olabileceğiz. Yol üzerinde bilet satanlardan bir bilet alıp 10 numaralı iskeleye doğru yürüyoruz.
Parlamento binası nehirden ve gece çok güzel.

Zincirli Köprü ve Buda Kalesi
1 saat süren tekne turundan sonra artık gün bitti, kızlar uyudu... Biz de otele dönebiliriz. 

4 Ağustos 2016 Perşembe

2 çocuk, 9 gün, 3 şehir: Budapeşte, Viyana, Bratislava - 1. Gün

Bugün uzun bayram tatilininin ilk günü. Nasılsa tatil uzun sabahın köründe kızlarla koşturmayalım diye öğlen uçağına bilet almıştık. Gel gör ki THY uçak saatini kaydıra kaydıra bizim uçak taa 18.10'a kadar attı. Neyse ki business class ile seyahat ettiğimiz için 2 uçak arasındaki 5 saatlik bekleme süresini CIP'de geçirebildik. Orada kızlarla rahat ettik.


Eda'nın uçak için faaliyet çantası
Rahat bir uçuş sonrası 19.15'de Budapeşte havaalanına vardık. Çok sıra beklemeden, çok valiz beklemeden havaalanından hızlıca çıkabildik.

Çocuklar olduğu için otele taksi ile gitmeyi planlamıştık. Alandan çıkınca taksi durağına gittik ama taksi yok. Meğer orada büfe gibi bir yer varmış, oraya gideceğin yeri vs söylüyormuşsun, onlar sisteme girip bir fiş gibi bir şey veriyorlarmış, o fişi gelen şoföre veriyormuşsun. Güzel bir sistem, kazıklanıyor muyum vs yok. Taksimetre açılıyor. sanırım 60 tl verdik taksiye, yarım saate yakın sürdü yol.

Otelimizin detaylarını ilk yazıda anlatmıştım. Giriş yaptıktan sonra sevimli evimizde hızlıca eşyalarımızı yerleştirip kendimizi sokağa attık. Saat akşam 8.30 oldu bile. çevrede kısa bir tur atalım ve market kapanmadan alışveriş yapalım istiyoruz.

Otelden çıkıp şöyle bir turluyoruz. Bayılıyorum tam merkezdeki otellere. Eda hemen sızıyor, asıl uyumasını beklediğimiz Nil ise her zamanki gibi uyumuyor. Bu çocuk işi böyle, bu uyumaz dediğin uyur, bu hemen uyur dediğin cin gibi bakar.
Budapeşte'de kızlar

Neyse ki burada marketler uzun süre açık. Otelin sokağının girişinde "Prima" marketi var. Bu ve Spar her yer yerde zaten. Önünden geçerken saatlere bakıyoruz. Sabah 6'dan 10'a kadar açık.

Ona doğru marketten alışverişimizi de yapıp evimize dönüyoruz. Markette poşet almamak için arabaya dolduruyoruz aldıklarımızı ve yol yorgunluğunu atmak için hemen yatıyoruz.

Evimizin balkonundan Aziz Istvan Bazilikası