27 Ağustos 2014 Çarşamba

Lizbon-Porto 3. Gün: 28 Temmuz 2014

Bu sabah erkenden kalkıyoruz, hedefimiz Porto.

Porto'ya giden tren Oriente istasyonundan kalkıyor. Trenimiz 07.09'da. Biletleri gitmemize 1 ay kala internetten satın almıştık. Lizbon Oriente istasyonundan Porto Campanha'ya gidiş dönüş 37 Euro'ya almışız. Yol 2,5 saat kadar sürüyor.

Sabah 6.30 gibi otelden kahvaltı yapmadan çıkıyoruz. Taksi çağırıp Oriente gitmemiz 15 dakika kadar sürüyor. Taksi ise 12 Euro tutuyor.

Lizbon Oriente istasyonunda Porto trenini beklerken
İstasyona gittiğimizde önce treni bulalım diyoruz, ama ekranlarda bizim tren yok. 1-2 kişiye sorup durumu anlıyoruz. Bizim tren aslında Braga treni. Porto yol üstündeki bir şehir. 1 nolu perondan treni beklemeye başlıyoruz.

Porto'ya yaklaşınca cama yapışıyorum, zira tren nehiri köprünün üzerinden geçiyor.

Campanha istasyonunda trenden iniyoruz. Buradan şehrin içindeki meşhur Sao Bento durağına gitmek aslında çok kolay. Ancak gidip bilet almak, treni yakalamak vs zor geliyor. Aslında yurtdışında bunlara hiç üşenmeyiz, ama bloglardan okuduğumuz bir bilgi var. Taksi çok ucuz :) İstasyonun önünden taksiye biniyoruz. 5 Euro'ya bizi otelimize bırakıyor. Pusetle in-bin yapmak yerine bu bizim için güzel bir alternatif.

Otelimiz Teatro Hotel. Genel olarak memnun kaldık, ama biraz kasvetli. 
Otelimiz Hotel Teatro.
Hazırlık yazımda anlattığım gibi "Entresan bir tiyatro ambiyansı yapmışlar. Etraf epey karanlık. Oda çok büyük değildi, banyo kapısı yerine perde olması ise bizim cücenin çok hoşuna gitti. Ama yer olarak güzel."

Hava oldukça puslu...

Saat 10.00 gibi otelde olduğumuzdan giriş yapamıyoruz, ama çantamızı bırakıp portoyu gezmek üzere otelden aldığımız harita ile yola koyuluyoruz.
Porto Sokakları

Otelden çıkıp Aliados bulvarına çıkıyoruz (Avenida dos Aliados). Burası geniş bir bulvar. Ortası yayalara ayrılmış. Bu bulvarın üst tarafında belediye sarayı (camara municipal do porto)  var, alt tarafında ise Özgürlük meydanı (Praça da Liberdade) var. Özgürlük meydanına doğru yürüyor ve Sao Bento istasyonuna gidiyoruz. İstasyonun devamında Lizbon katedrali, onun da devamında meşhur köprü var. Yol epey yokuş ama mesafe çok kısa olduğundan bizi çok zorlamıyor.
Porto'nun yokuş yolları. Burası en düz yerlerinden biri. Sağ tarafta yan cephesi gözüken bina Sao Bento. 
İçine girmediğimiz Se Katedrali

Artık katedral görmek çekici gelmediğinden oraya girmeden yola devam ediyoruz. Artık köprü gözüküyor.

Meşhur köprü dediğim Eiffel tarafından yapılmış olan Ponte D. Luis I köprüsü. İki katlı bu köprünün üst katı tramvay ve yayalar için ayrılmış. Puslu havada nehrin tam üzerinde durup iki yakanın da fotoğraflarını çekiyoruz.

Köprünün üzerinden 



Köprünün üst katı tramvay trafiğine açık, alt katında ise araç trafiği var. 

Köprünün üstünden riberia bölgesi 

Bu köprüden geçtikten sonra artık şehrin diğer yakasındayız.

Karşı kıyıdan Riberia bölgesi
Bu yaka, porto şarabı turları ile meşhur. Biz daha önce methini duyduğumuz Sandeman'a yöneliyoruz. Nehir kenarındaki bu şarap evi yazın 10'la 18 arasında açık. Ancak öğlenleri de 1,5 saat öğle tatili yapıyor. O yüzden hızlıca gidip tura katılmak istiyoruz. Gittiğimizde bize ingilizce turun başlama saatini söylüyorlar ve daha sonra gelmemizi istiyorlar. Giriş ücreti 5 Euro ve 2 şarap tadımı buna dahil. Biletimizi alıyor ve aradaki zamanı geçirmek için bir cafeye gidiyoruz.

Sandeman'ın logosu
Şarap turunun başlama saati geldiğinde Sandeman'a gidiyoruz. 20 kişilik bir grubuz. Şirin bir kız bize pelerini ve şapkası ile eşlik ediyor. Porto şarabının detaylarını öğreniyoruz.

Tur yaklaşık yarım saat sürüyor. Sonrasında tadım yapıyoruz, ve tabi alışveriş.

Çıkışta aynı köprünün bu sefer alt katından karşıya geçiyoruz. Üst katın aksine bu katta trafik de var. Köprü Porto'nun nehir kenarındaki evleri ile meşhur Riberia bölgesine çıkıyor.
Eğer yokuş çıkmak istemezseniz böyle seçenekler de var, ama biz Eda'ya rağmen ihtiyaç duymadık. 

Eda kucağımda uyuya kaldığından bunu fırsat bilip oradaki bir nehir kenarı restauranta oturuyoruz. Menüsü aşağıdaki gibi. Portodaki fiyatlar için fikir olması açısından koyuyorum. Yediğimiz her şey lezzetli.

Yemek yediğimiz yerdeki fiyatlar
Yemeğimizi yedikten sonra yokuşları çıka çıka otelimize gidiyoruz. Yerleşip, okyanusa girmek için hazırlıklarımızı yapıyoruz.
Riberia Meydanında yokuştan önceki son çıkış :) 
Meşhur Porto evleri, avrupai görünümden oldukça uzak. 

Matosinhos'un ününü duymuş ve bazı yerlerde "şirin bir balıkçı köyü", "sevimli sahil kasabası" gibi laflara rastlamıştık. Taksiye binip oraya gitmek istediğimizi söyledik. Bizi şehir parkının tam karşısındaki plaja bıraktı. Ama buranın sahil kasabası ile ilgisi yok. Plajın arkasında Toki konutuna benzer evler.




Dert etmeyip denize giriyoruz, daha doğrusu kızım ve kocam giriyorlar. Su o kadar soğuk ki, girilebilecek gibi değil. Onlar suyun tadınu çıkarıyorlar, ben de onların fotoğraflarını çekmekle yetiniyorum.

Plajdan ayrılıp çevreyi turlayalım, o güzel kasabayı bulalım diyoruz. Ama güneş tam tepemizde. Kız uslu durmuyor... Biz de bir cafeye oturup birer dondurma yiyoruz, eğer varsa bile o güzel kasabayı bulamıyoruz. Olduğundan şüpheliyim hala.

Güneş gözlüğümü filtre olarak kullanıp çektim, yoksa güneş çok parlak :) 
Yeniden taksiye binip otele dönüyoruz. Taksi 11 Euro tutuyor.

Otelde duş, hazırlık faslından sonra, yeniden nehir kenarına inmek üzere yola çıkıyoruz. Daha önce önünden geçtiğimiz ama içine girmediğimiz Sao Bento istasyonuna uğruyoruz.


Sao Bento istasyonu içindeki bu süslemeler ile meşhur. 


Sonra da turistlik caddelerden biri olan Rua das Flores'ten aşağıya doğru inmeye başlıyoruz. Eda aç olduğundan saatin erken olmasına aldırmadan yemek için bir yer arıyoruz. Niyetimiz Porto'nun meşhur yemeklerinden Francesinha yemek. Bu salçalı bir suyun içinde servis edilen bol etli bir tosta benzeyen yemek için çoğu restaurant set menü yapmış.

Riberia bölgesi evleri
Biz Taverna do Infante'de oturuyoruz. 2 bira ve 2 de Francesinha söylüyoruz. Sanırım 15-16 Euro ödüyoruz tümüne. Ben pek sevmedim bu yemeği...

Yemekten sonra nehir kenarına iniyoruz. Ben buraya bayıldım! Hele akşamüstünden sonra cıvıl-cıvıl...
Riberia
Nehir kenarından yürümeye devam edince turistlik bölgenin dışına çıkıyoruz. 
Eda uyusun diye bir o tarafa bir bu tarafa dolaşmaya başlıyoruz. Ama Eda yine uyumamakta direniyor. En sonunda biz onu uyutmaktan vazgeçip bir yere oturuyoruz. Sangrialarımızı içip gözümüzde büyüyen dönüş yokuşunu düşünmeye başlıyoruz.

Düzgün bir foto olmamasına rağmen akşam nehir kenarının hareketliliğini gösterebilmesi için koydum. 

Sao Bento gece... 
Korkunun ecele faydası yok, o yokuş çıkılacak. Neyse ki çıkarken Eda uyuyor. Biz de otelin lobisinde  otelin ikramı olan porto şaraplarımızı içip günü bitiriyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder