14 Mayıs 2015 Perşembe

Prag 2. Gün: 2 Mayıs 2015

Sabah erken saatte Prag
Sabah erkenden kalkıp otelde kahvaltımızı yapıyoruz. Bugünkü programımıza göre önce Kale'ye gideceğiz. Günlerden Cumartesi.

Eski şehirden kaleye gitmek için bir kaç yol var. Bunlardan bir tanesi yürümek. Yürünmeyecek yol değil, 2 km civarında. Ancak yol oldukça yokuşlu. O yüzden giderken bir ulaşım aracına binmek ve dönüşte yürümek bize mantıklı geliyor.

Kale'de ziyaret edilecek yerler 10'da açılıyor. Aziz Vitrus kilisesi ise pazar günleri 12.00'de açılıyor. Kalede her gün avluda 12.00'de nöbet değişimi var.

Biz otelden çıkıp 22 numaralı tramvaya binmek için Narodni Trida durağına yürüyoruz. Burası yeni kent tarafında, ama eski şehir meydanına 800 metre mesefade. Durağa geldiğimizde henüz kalenin açılmasına çok olduğunu fark edip kahve içmeye karar veriyoruz. Durağın hemen orada bir tesco, Costa Coffee ve bir çok katlı mağaza var. İçinde bir de büfe var.

Tramvay biletlerimizi içerdeki büfeden alıyoruz. 4 tip bilet var. Aktarma yapmanıza izin veren 90 dakikalık temel biletler (32 Kron), yarım saatlik kısa süre bileti (24 Kron), 1 günlük bilet (110 Kron) ve 3 günlük bilet (310 Kron). Temel bileti şoförden de alabilirsiniz ama bu sefer fiyat 40 kron oluyormuş.

Biz 24 kronluk biletleri alıyoruz. Tramvayın içindeki makinelerden de biletlerimizi onaylatıyoruz.

Kaelenin girişinden St Vitus Katedrali
22 nolu tramvay 5 dakikada bir geçiyor. Biniyoruz ve 7 durak sonra Prazsky hrad durağı var. Burası kaleye 5 dakika uzaklıkta. Ancak 9 durak sonra Pohorelec durağı var. Bu durak da yokuş aşağı olduğu için tercih edilebilir. Biz Prazsky Hrad durağında iniyoruz. Burada da yokuş yok aslında.

Nöbetçilerin koruduğu kapıdan geçip Kale'ye giriyoruz. Giriş turlar yüzünden kalabalık gözüküyor, ancak bilet sırası yok. Kale alanına biletsiz giriliyor ancak bazı binaları ya da alanları gezmek için bilete ihtiyaç var. Kalede farklı tiplerde bilet satılıyor,  bunların en genişi (circuit A olarak geçiyor) 350 kron. Biz daha sınırlı olan 250 kronluk circuit B biletini tercih ediyoruz. Bu bilet kapsamında, St. Vitus katedrali, eski kraliyet sarayı, St. George bazilikası ve Altın Yol gezilebiliyor. Buraların girişlerinde biletleri okutup giriyoruz.

Kale kalabalık, Eda huysuz, ortam bebek arabası ile gezmeye çok uygun değil. Pek tadını çıkaramadan 1,5 saat gibi bir süre geçiriyoruz kalede. Daha sonra nöbet değişimini izlemeden kaleden ayrılıyoruz.

Kaleden çıkar çıkmaz Eda uyuyor ve biz de biraz soluklanmak için yoldaki güzel bahçeli bir restauranta oturuyoruz. Restaurace Cerny Orel isimli bu restaurantta bira ve patates istiyoruz. Biralar 40 kron (4 lira, TR market fiyatından ucuz burada biralar), patates kızartması 50 kron.

Yolu takip ederek Franz Kafka müzesine doğru gidiyoruz. Bu müze aslında çocukla gezmeye uygun değil, zira içerisi oldukça karanlık ve sessiz. Biz giremeyeceğimizi düşünürken Eda'nın uyumasını fırsat bilip bilet alıyoruz. Giriş 200 Kron.
Müze girişindeki heykellerden biri

Bu müzenin girişinde Çek haritasına işeyen 2 tane adam heykeli var. Amaçlarını bilemiyorum.

Müze Prag'taki her yer gibi bebek arabasına uygun değil. 1. katta ve asansör yok. Dolayısıyla, bebek arabasını içinde uyuyan çocukla ve 5 aylık hamile göbeğimle çıkarmak zorunda kalıyoruz.

Kafka'nın hayatındaki kadınlar
Kafka hakkında çok şey bilmiyoruz, o yüzden müze bize çok hitap etmiyor. Gelmeden hayatını falan okusak iyiymiş. Çok büyük değil, ama entresan bir tasarımı var.

Müze bitiminde yine arabayı sırtlanıp bir kat aşağıya iniyoruz.

Prag'ta bir duvar yazısı
Buradan John Lennon duvarına gitmek için hareketleniyoruz. Müzeye 450-500 metre mesefade bu duvar Karl köprüsünün diğer tarafında. Köprünün altından geçip duvarı buluyoruz.
John Lennon duvarı - Dünya hepimizin!

İstikametimiz yine eski şehir meydanı oluyor. Çünkü fotoğraf makinamın şarjı bitti, otele gidip yedek bataryayı almam lazım. Bu arada saat 14'ü geçiyor, öğle yemeği saati geliyor.

Öğle yemeğini gitmeden önce araştırdığım Celetna üzerindeki Pasta Frensca'da yemek istiyoruz. Aslında buraya bir gün önce de gittik, ama akşam yemeği için rezervasyon yaptırmamız gerektiğini söylüyorlar. Öğle servisinde ise biraz bekleyerek yer buluyoruz. Spagettiler güzel, ben ravioli söylüyorum, pek memnun kalmıyorum.

Yemekten sonra Celetna caddesinden devam edip, Barut kulesinden bu sefer sola dönüyoruz. Na Prikope caddesindeyiz. Ve bir anda yeni şehirdeyiz. Mağazaların sıralandığı bu cadde Vaclav Meydanına çıkarıyor bizi.



Buz hokeyi maçları için kurulmuş dev bir ekran var. Meydanda sağlı sollu mağazalar diziliyor. Tam karşımızda ulusal müze (biz gittiğimizde tadilat nedeniyle bu bina kapalıydı) ve Vaclav anıtı yer alıyor.
Vaclav meydanında turistlik tramvay

Meydanın sonunda Vaclav anıtı ve Ulusal Müze
Anıta kadar bir yürüyüş yapıp mağazalarda biraz oyalanıyoruz.

Havelska pazarı
Dönüşte Havelske Trziste isimli pazara uğruyoruz. Burada genellikle magnetler, kuklalar, hediyelik eşyalar, ahşap oyuncaklar vs var. Biraz dolanıp, hemen pazarın yanındaki Pivnice U Zlatého slona'da kahve molası veriyoruz. Ancak bu kahve molası elbette bir içki molasına dönüşüyor. Pazarın telaşını izlerken bir yandan da içkileri yudumluyoruz. Sanırım pazar 6'da kapanıyor, çünkü yavaş yavaş standlar toplanmaya başlıyor.

Yeniden eski meydana döndüğümüzde elimizdeki yüklerden kurtulup Eda'yı kangurusuna koyup saat kulesinin tepesine çıkmayı planlıyoruz. Bu sırada saat 18.30, saatin oralarda kimse yok. Ama biz planlarımızı uygulayana kadar saat 19 oluyor ve ortalık çok kalabalıklaşıyor. Tavsiye: Eğer saat kulesine çıkacaksanız ara saatlerde çıkın. Çünkü bir anda sıra oluşuyor. Astronomik saatin hemen yanındaki kapıdan bilet alınıyor. Sonra saatin diğer yanındaki kapıdan giriyor, asansörle 3. kata çıkıyoruz. Ancak bir de bakıyoruz ki sıra var, yürüyerek 2. kata inip ikinci kattan başlayan sıraya giriyoruz. 3. katta başka bir asansör var, onunla saat kulesinin tepesine çıkıyoruz. Kulenin tepesinde oldukça dar alanda panaromik bir tur atıp tekrar aşağıya iniyoruz. Bunun ücreti 120 Kron. Gece 22'ye kadar kuleye çıkabilirsiniz.
Saat kulesinin tepesi, dışarıdaki dar alanda, aynı anda 1 kişinin olabileceği şekilde dolaşılıyor. Bizim durduğumuz yerde ise asansör var. 
Saat Kulesinden eski şehir meydanı
Saat kulesinden Tyn Kilisesi
Buradan yeniden otele dönüyoruz, pusetimizi alıp yeni şehre doğru devam ediyoruz. Na Prikope caddesi üzerinde bir meksika restaurantı görüp (Pepe Lopez) girmeye karar veriyoruz. Bizi yürüyen merdivenle üst kata alıyorlar, Serkan Etli Fajita, ben burrito, Eda da ızgara tavuk göğsü yiyor. En güzeli etli fajita. Genel olarak memnun kalıyoruz.

Yemekten sonra yeni şehri, Vaclav Meydanını bir de gece geziyoruz.

Gece Vaclav meydanı, anıtı ve arkada ulusal müze


Son içkilerimizi almak için bir yerler bakarken yeniden Pepe Lopez'e oturmaya karar veriyoruz. Bu sefer dışarda oturup içkilerimizi içiyoruz. Ve gün bizim için bitiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder