23 Ağustos 2016 Salı

2 çocuk, 9 gün, 3 şehir: Budapeşte, Viyana, Bratislava - 4. Gün

Bugün için ilk planımız Great Market Hall'a gitmek. Burası kapalı bir hal. Pazar günleri kapalı. İki katlı bir yer, alt katında genelde şarküteri ve meyve-sebze var. Üst katında ise hediyelikçiler, kıyafetçiler vs.

Central Market Hall

Central Market Hall
9'da otelimizden çıkıp Deak Ferenc'teki durağa doğru gidiyoruz. Otelimize 200 metre var yok, zaten durak. Durağa giderken makinelerden 24 saatlik bilet satın alıyoruz. Kişi başı 1650 HUF (16,5 Lira) 48 numaralı otobüse binip 10 dakika içinde pazarın önünde oluyoruz.

45 dakikaya yakın pazarı geziyoruz ama Eda oradan aldırdığı iple ip atlama sevdasına yakalandığı için çok didiklemeden çıkmak zorunda kalıyoruz.

Pazarın önündeki caddeden karşıya geçer geçmez girilen sokak meşhur Vaci Utca caddesi. Aslında daha önce bu caddeyi gezmiştik ama caddenin hareketli kısımları daha yukarda kalıyor.

Anna Cafe
Caddenin hemen girişinde, pazarın karşısında Anna Cafe var. Buraya oturuyoruz. Eda ip atlamaya çalışıyor, biz 14 Liraya Anna Pancake söylüyoruz. Ayrıca kahve içiyoruz. Kahveler de tatlı da güzel. Hatta tatlı epey güzel.

Yan masamızda nehir gemisi ile Budapeşteye gelen Türkler oturuyor tesadüfen. Onlarla sohbet ediyoruz.

Oradan kalkınca Vaci Utca'dan yürüyelim bana mayo alalım derdindeyiz. Daha önce yazmıştım, mayo krizimiz var.

Bütün caddeyi yürüyüp mayomu aldıktan sonra otele giderken saat 12'ye geliyor. Bizim otel bir pasajın üstünde. Pasajın hemen girişinde ise güzel bir burgerci var: Burger Market. Zaman zaman önünde sıra bile oluyor. Burada yiyelim sonra da otele çıkıp biraz dinlenelim diyoruz. İki bira iki hamburgere 38 Lira veriyoruz.
Hamburgercimiz...
Otelde siestamızı yapıp Nil'in altını değiştirdikten sonra bu sefer Margit Adasına gitmek üzere yola çıkıyoruz.

Yine otele 200 metre uzaklıkta ama yolun karşı tarafında bir durağa gidip 9 Numaralı otobüsü bekliyoruz. Biz bu seyahatimizde hiç tramvay ya da metro kullanmadık. Zaten otobüs kullandığımız da sayılı. Tramvaylara bebek arabası ile binmek mümkün değil. Metrolarda da asansör var mıdır, turnikeden geçiş kolay mıdır bilemediğimizden risk almadık. Zaten toplu ulaşım çok kolay, otobüsler vızır vızır. Otelimizin tam şehrin göbeğinde Deak Ferenc'te olması da çok büyük avantaj.

Otobüs gelince Margeret Adasının bağlandığı Margeret Köprüsüne gelmeden Jászai Mari tér durağında iniyoruz. Adaya 500 metre burası.

Eda adada pamuk şeker ile tanışıyor. 


Adanın girişi. Şu trenin hemen arkasında bir fıskiyeli havuz var. Bir süre ayağımızı o buz gibi soğuk suya sokup keyif yapıyoruz. 
Köprünün üzerine çıkıp oradan adaya geçiş yaptığımızda otelde yaptığımız siestayı parkta çimlere serilerek yapmadığımıza pişman oluyoruz. Bütün gün yatsan yatılır bir park. Ayrıca kiralık 2-4 kişi bisikletler de var. Aralarda cafeler de mevcut.



Adanın içinde yaklaşık 1,5 km yürüyerek Palatinus Yüzme Havuzuna varıyoruz. Vardığımızda saat 16.00'a yaklaşmış. Meğer 16'dan sonra indirimli bilet varmış, bu yüzden 16'a kadar bilet satışını durdurmuşlar.

Havuzların bir kısmı

Bu indirimden faydalanarak bu devasa yüzme havuzu kompleksine kişi başı 2100 HUF verip giriyoruz. Ve bizim girmemizle yağmur bulutlarının kendini göstermesi bir oluyor. Bence bu havuz güzel ama organize değil. Mesela içeri girince nerede soyunacağız, giyineceğiz, duş alacağız anlamak zor. Şezlong nereden alınıyor çözemedik mesela. Beklediğimden daha iptidai her şey. Ama içeride atıştırma ve bir şeyler içmek için büfeler var. Bebemizin bayıldığı havuzlar var. Daha ne olsun. 
Günün en çok eğleneni Eda... 

Saat 6'ya kadar havuzda kalıp hava serinleyince çıkıyoruz. Havuzun hemen önünden 26 numaralı otobüs geçiyor. Adada işleyen tek otobüs bu sanırım. 26 Numaralı otobüsle adadan çıkıyoruz ve hemen nehir kenarında iniyoruz. Aslında niyetimiz aktarma yapmaktı ama vaktimiz var, dolaşarak şehir merkezine gidelim diyoruz.

2 Numaralı meşhur tramvay hattını sağımıza alıp parlamento binasına doğru yürüyoruz. Şimdi haritadan baktım, 750 metreymiş bu yol. Oysa ki yürürken ne uzun gelmişti. Kızlar huysuzken yol yürümek zor tabi.
Neden yolun uzun geldiği belli. 
Hava kapalı, ortalık sessiz. Parlamentonun orası beklediğimden daha boş. Sanki 2 gün önce geldiğimiz yer burası değil.

Parlamento


Parlamento


Buradan Aziz Istvan Katedraline doğru giderken yolda Pizza EATaliano görüyoruz. Pizza her zaman güzel fikir! 0,75  litre ev şarabı ve biri mantarlı biri etli ama ikisi de lezzetli iki pizzaya 75 lira veriyoruz. Buranın 3 şubesi var Budapeşte'de. Tavsiye ederim.

O kadar civarında dolaştık, neden hiç içine girmedik acaba? 

Buradan sokaklarda salına salına yeniden katedralin önüne çıkıyoruz. Katedralden de opera binasının bulunduğu Andrassy Ut'a çıkıyoruz. Amacımız bu bulvarın sonuna doğru olan Liszt Ferenc Meydanı'na çıkmak. Daha önce Budapeşteye geldiğimizde bu meydanda bir şeyler içmiştik ve çok keyifli gelmişti.

Buraya meydan demek de çok doğru değil sanki. Bir sokak, ya da aralık gibi. Andrassy Ut'u, yine hareketli bir sokak olan Kiraly'e bağlıyor. Sağlı sollu bir çok kafe restaurant var.

Biz de bir yere oturup son akşamımızın tadını çıkarıyoruz.

Liszt Ferenc ter
Oradan Kiraly Utca'ya giriyoruz. Bu uzun sokak Deak Ferenc'te bitiyor, otelimiz de bu sokak üzerinde, Deak Ferenc'e bağlandığı yerde. Budapeşte geceleri nasıldır baka baka, iki pusetimizi süre süre otele dönüyoruz. Valiz hazırlamak lazım, yarın öğlen Viyana'ya gideceğiz.

2 yorum:

  1. Aa Şebnem ikinci kızından haberim yoktu bak. Maşallah çok şekerler :)

    YanıtlaSil