6 Temmuz 2011 Çarşamba

Londra 1. gün: 18 Mayıs

Londra'ya direkt ucuşla gideceğiz... Sabah uçak 10'da. Londra saati ile 12.30'da Londra'ya inmiş olacağız. Anadolu Jet, THY kadar ikram ve konforlu uçuş sunmasa da saat ve yorgunluk avantajı ile kalbimizi kazanıyor. Üstelik giderken uçak boş, en ön sıraya yerleşiyoruz. Hostesler de 2 adım ötemizde olduğundan çay kahve ile keyifli bir yolculuk geçiriyoruz.

Stansted havaalanı karışık bir havaalanı değil. Körükte kırmızı kapaklı "Welcome to London 2011" kitapçığı görünce hemen 2 tane aldık. Haritası acaip işimize yaradı. Ki ben google maps'i gitmeden ezberlemiştim.

Trenle ana terminale ulaştıktan ve sonra pasaport kontrolünü atlattıktan sonra ülkeye giriş yapmış olduk. İlk hedefimiz otobüsleri bulmak ve bilet almak. Daha önce de yazdığım gibi, biz National Express A6 otobüsünü kullandık. Bilet alır almaz hemen dışarda küçük bir terminal var ve bir dolu şehire otobüsler buradan kalkıyor. A6'da uzun bir sıra vardı, bilette yer ve saat yazmıyor. O sıraya giriliyor, otobüs doldukça kalkıyor. Sanırım her 20 dakika'da bir var otobüs. Biz 2. otobüse binebildik. Stansted'ten yaklaşık 1,5 saat sürdü. Ama yer üstünden olduğu için sıkıcı bir yolculuk olmadı.

Niyetimiz otele eşyalarımızı bırakıp Sherlock Holmes müzesine gitmek, belki müzenin hemen oradaki Regents Park'ta takılmak, Oxford St, Bond Street, Piccadilly, Thames falan yürüyerek şehir turu yapmak. İlk gün London Pass'ımız ve ulaşım kartımız yok. (bkz: Londra'ya gitmeden önce)

Aslında otele yakın başka bir durakta (Bond St.) inmeyi planlamış ve biletimizi ona göre almıştık.
Ama bir önceki durakta (Baker St.) otobüs tam Sherlock Holmes müzesinin karşısında duruverdi. Biz de attık kendimizi otobüsten... Valizimizi ne yapacağımızı sorduk, verin bize dediler, biz de 6 Pound ödeyerek müzeyi gezmeye başladık.


Sherlock Holmes müzesine giriş 6 Pound. London Pass geçmiyor. 3 katlı bir ev... Daracık merdivenler ile geziliyor o yüzden yoğun günlerde sorun olabilir. Zaten içeriye bir grup girmeden diğer grubu almıyorlar. Mutlaka görün diyemem. Ama ben sevdim. Giderseniz foto çektirin :) Çok uzun sürecek bir aktivite değil, yarım saat - 45 dakika fazla bile...


Oradan çıktıktan sonra asıl niyetimiz Regent's Park olmasına rağmen hala valizli olduğumuz için direkt otele gidelim istedik. Yürüyerek Oxford Street'e son derece yakın otelimize gittik. Eşyaları odaya bırakıp hemen sokağa çıktık. Henüz bir şeyler yemediğimiz için otele yakın Wigmore Street'teki Starbucks'tan bir şeyler alıp yedik-içtik. Sonrasında da Oxford St., Regents Street, Piccadilly vs vs dolaştık. London Pass'i almak istiyorduk ama ne yazık ki ilk gün bu işi halledemedik.

Soluğu Apple Store'da almamız aslında programımızda yoktu ama kocamın şahsi programında olduğu için bir şey diyemedim.

İngiltere'nin yağmurunu sadece bu sırada gördük. 1 saat süresince sağanak şeklinde yağmur yağdı, ama onun dışında tüm seyahat süresince hava gayet güzeldi.

Akşama kadar bu şekilde gezince bir yerlere oturalım da bir bira içip bir Fish and Chips yiyelim dedik. Ama nedense bu kadar kolay olmadı. Ya ortamı beğenmedik, ya fiyatı, ya kalabalık geldi, ya fazla boş. Neyse bir yerde zorla yer bulup oturduk, ve aksam yemeğimizi yedik. Regents St. civarındaki bu yerin adını hatırlamıyorum şu anda...

Akşam biraz daha nehir kenarına inelim istedik. Civarda dolaştık, fotoğraf çekmeye çalıştık, hediyelik eşyacılara baktık, süpermarketlere girdik. London Pass nerede satılıyormuş onu anladık. Haritaları ve şehri çözdük. Yine yürüyerek otelimize geri döndük.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder