Londraya gitmeden tam 3 ay önce aldık biletlerle oteli... Türk Havayolları sağolsun, direkt uçuş var artık Ankara’dan. Saatleri de çok makul. O nedenle hiç aklımızda olmadığı halde rotamızı İngiltere’ye çevirdik.
Ama biliyoruz ki Londra pahalı... O nedenle bilet almadan önce otel de araştıralım dedik. Orbitz.com kullanarak 2’sini birden halletmeye karar verdik. Uçak biletlerinin ucuzluğunu kaçırmamak için çok da uzun uzundıya düşünmeden bir anda aldık biletlerle konaklamayı... Ucak biletleri 2 kişi gidiş dönüş 900 lira civarındaydı biz aldığımızda. Orbitz’den 4 gece konaklama + ucak biletini 1500 USD’e aldık (2 kişi). Ayarladığımız otel ise Mandeville Palace’dı... Avrupa’da çok otelde kalmadım, ya da kaldıklarım büyük ölçüde işyerinden ayarlanmış otellerdi... O nedenle kendi ayarladıklarım ve sağdan soldan duyduklarımla yorum yapabiliyorum, son derece güzel bir oteldi. Hem yeri, hem ortamı itibari ile şıktı. Zaten aslında iş oteliydi. Biz sadece oda aldık, kahvaltı fiyata dahil değildi.
Bunları hallettikten sonra ben sıkı bir internet gezginliğine başladım. Sokak sokak her yeri google maps marifeti ile gezdim. Gidilecek yerleri çıkarttım. Ve neredeyse saat saat bir program yaptım. İngiltere gezilecek değil yaşanacak bir ülke, ya da sadece gördüğüm kadarıyla konuşayım, Londra gezilecek değil yaşanacak bir şehir. Ve bizim sadece 4 günümüz vardı. Bu program çok işimize yaradı. Birebir tabi ki uyamadık, ama yine de iş gördü.
Londra’da London pass var. Bu hem bir “müze kart” hem de isterseniz ulaşım ekleyebiliyorsunuz. Programı çıkarınca bu karta ihtiyacımız olduğunu da anlamış olduk, zira gireceğimiz yerlerin ücretleri bu kartın yüksek ücretinden daha çok tutuyordu. Yine bir optimizasyon çalışması yaptık, ve ilk günümüzü otel cevresinde gecirip London Pass’e dahil olmayan yerlerde gidersek 3 günlük kartın yeterli olacağına kanaat getirdik. Ve ilk hatamızı burada yaptık. Kartı büyük bir dinazorluk örneği göstererek internetten satın alıp evimize postalatmadık. –ki bunu yapan arkadaşlarımız hiç sorun yaşamadılar- Neden bu sorun oldu? Çünkü ulaşım eklentisi sadece internetten satın almalarda geçerliymiş. Ve kart öyle her köşe başında da bulunmuyormuş, tek bir merkezden dağıtım yapılıyormuş. Onun da çalışma saatleri son derece güdükmüş. O nedenle vakti olan herkese kartlarını internetten almalarını ve eve yollamalarını tavsiye ediyorum.
Bunun dışında müzikal, oyun, konser bir şeyler bulalım dedik. Biz Lion King’e karar verdik. Biletimizi yine önceden aldık (Mayıs ortası için 2 Martta). Biletleri TicketMaster’dan aldık. Balkon kısmında (ROYAL section- F sırası) fena olmayan bir yer için 60 Pound/kişi verdik. Aynı gece Royal Albert Hall’daki Eric Clapton konserine de bilet aldık. Ona da kişi başı 35 Pound verdik. En ucuz biletlerdi, Eric Amca’yı görmedik bile :)
Daha vize almadık bu arada dikkatinizi çekerim...
İngiltere vizesi belgeler açısından zorlayıcı, çünkü herşeyi İngilizce istiyor. Ve cidden her şeyi istiyor. Ama tüm vize süreçlerini WorldBridge diye bir aracı kuruma havale etmişler. Onlar ise tüm süreçleri kolaylaştırıyor. Fransa ve Hollanda için vize alırken yaşadığım bekleme ve muamele eziyetini düşününce burası ilaç gibi geldi bana. Güleryüzlü insanlar, sırasız bekleme salonu vs vs.. Biz Salı günü evraklarımızı verdik, Perşembe günü pasaportlarımızı aldık. Gerci sezon değildi, ama yine de bizi çok mutlu etti.
Dönelim İngiltere organizasyonuna... Biz Stansted Havaalanı’na inecektik. Oradan şehir’e nasıl gideceğimizi de önceden araştırdık. Heathrow’un aksine orada metro yok. Stansted Express trenine binilip hızlı bir şekilde şehre ulaşılabilir. Ya da bizim yaptığımız gibi otobüs tercih edilebilir. Biz karar verirken süre ve fiyat dışındaki yürüme mesafesini de parametre olarak kullandık. Otobüs daha uzun sürüyor ama daha ucuz ve otele yürüme mesafesinde bir yerde de durağı var. İlk gün metroya da binmeme kararımız yüzünden otobüsü tercih ettik. Pişman olmadık. Bileti önceden almamıştık. Orada aldık (10 Pound / tek gidiş / kişi), ilk otobüse bindik. Burada da yeri gelmişken bir uyarıda bulunayım. Biz nasıl döneceğimize çok bakmamıştık, dönüşe orada karar veririz demiştik. “Hele bi otobüse binelim, belki beğenmeyiz” burjuvasisi... O nedenle bileti alırken gidiş dönüş almadık. Sonra dönüşü de aynı şekilde yapmaya karar verdiğimizde 2 saat Victoria Station’a gitme, sıra bekleme vs vs olarak geri döndü bu bize. Internetten de alamadığımız için (çıktı istiyordu, otelden alamadık) O nedenle gidiş-dönüş faydalı olabilir...
Bu ön hazırlıklardan sonra nihayet yola çıkma zamanı...
Ama biliyoruz ki Londra pahalı... O nedenle bilet almadan önce otel de araştıralım dedik. Orbitz.com kullanarak 2’sini birden halletmeye karar verdik. Uçak biletlerinin ucuzluğunu kaçırmamak için çok da uzun uzundıya düşünmeden bir anda aldık biletlerle konaklamayı... Ucak biletleri 2 kişi gidiş dönüş 900 lira civarındaydı biz aldığımızda. Orbitz’den 4 gece konaklama + ucak biletini 1500 USD’e aldık (2 kişi). Ayarladığımız otel ise Mandeville Palace’dı... Avrupa’da çok otelde kalmadım, ya da kaldıklarım büyük ölçüde işyerinden ayarlanmış otellerdi... O nedenle kendi ayarladıklarım ve sağdan soldan duyduklarımla yorum yapabiliyorum, son derece güzel bir oteldi. Hem yeri, hem ortamı itibari ile şıktı. Zaten aslında iş oteliydi. Biz sadece oda aldık, kahvaltı fiyata dahil değildi.
Bunları hallettikten sonra ben sıkı bir internet gezginliğine başladım. Sokak sokak her yeri google maps marifeti ile gezdim. Gidilecek yerleri çıkarttım. Ve neredeyse saat saat bir program yaptım. İngiltere gezilecek değil yaşanacak bir ülke, ya da sadece gördüğüm kadarıyla konuşayım, Londra gezilecek değil yaşanacak bir şehir. Ve bizim sadece 4 günümüz vardı. Bu program çok işimize yaradı. Birebir tabi ki uyamadık, ama yine de iş gördü.
Londra’da London pass var. Bu hem bir “müze kart” hem de isterseniz ulaşım ekleyebiliyorsunuz. Programı çıkarınca bu karta ihtiyacımız olduğunu da anlamış olduk, zira gireceğimiz yerlerin ücretleri bu kartın yüksek ücretinden daha çok tutuyordu. Yine bir optimizasyon çalışması yaptık, ve ilk günümüzü otel cevresinde gecirip London Pass’e dahil olmayan yerlerde gidersek 3 günlük kartın yeterli olacağına kanaat getirdik. Ve ilk hatamızı burada yaptık. Kartı büyük bir dinazorluk örneği göstererek internetten satın alıp evimize postalatmadık. –ki bunu yapan arkadaşlarımız hiç sorun yaşamadılar- Neden bu sorun oldu? Çünkü ulaşım eklentisi sadece internetten satın almalarda geçerliymiş. Ve kart öyle her köşe başında da bulunmuyormuş, tek bir merkezden dağıtım yapılıyormuş. Onun da çalışma saatleri son derece güdükmüş. O nedenle vakti olan herkese kartlarını internetten almalarını ve eve yollamalarını tavsiye ediyorum.
Bunun dışında müzikal, oyun, konser bir şeyler bulalım dedik. Biz Lion King’e karar verdik. Biletimizi yine önceden aldık (Mayıs ortası için 2 Martta). Biletleri TicketMaster’dan aldık. Balkon kısmında (ROYAL section- F sırası) fena olmayan bir yer için 60 Pound/kişi verdik. Aynı gece Royal Albert Hall’daki Eric Clapton konserine de bilet aldık. Ona da kişi başı 35 Pound verdik. En ucuz biletlerdi, Eric Amca’yı görmedik bile :)
Daha vize almadık bu arada dikkatinizi çekerim...
İngiltere vizesi belgeler açısından zorlayıcı, çünkü herşeyi İngilizce istiyor. Ve cidden her şeyi istiyor. Ama tüm vize süreçlerini WorldBridge diye bir aracı kuruma havale etmişler. Onlar ise tüm süreçleri kolaylaştırıyor. Fransa ve Hollanda için vize alırken yaşadığım bekleme ve muamele eziyetini düşününce burası ilaç gibi geldi bana. Güleryüzlü insanlar, sırasız bekleme salonu vs vs.. Biz Salı günü evraklarımızı verdik, Perşembe günü pasaportlarımızı aldık. Gerci sezon değildi, ama yine de bizi çok mutlu etti.
Dönelim İngiltere organizasyonuna... Biz Stansted Havaalanı’na inecektik. Oradan şehir’e nasıl gideceğimizi de önceden araştırdık. Heathrow’un aksine orada metro yok. Stansted Express trenine binilip hızlı bir şekilde şehre ulaşılabilir. Ya da bizim yaptığımız gibi otobüs tercih edilebilir. Biz karar verirken süre ve fiyat dışındaki yürüme mesafesini de parametre olarak kullandık. Otobüs daha uzun sürüyor ama daha ucuz ve otele yürüme mesafesinde bir yerde de durağı var. İlk gün metroya da binmeme kararımız yüzünden otobüsü tercih ettik. Pişman olmadık. Bileti önceden almamıştık. Orada aldık (10 Pound / tek gidiş / kişi), ilk otobüse bindik. Burada da yeri gelmişken bir uyarıda bulunayım. Biz nasıl döneceğimize çok bakmamıştık, dönüşe orada karar veririz demiştik. “Hele bi otobüse binelim, belki beğenmeyiz” burjuvasisi... O nedenle bileti alırken gidiş dönüş almadık. Sonra dönüşü de aynı şekilde yapmaya karar verdiğimizde 2 saat Victoria Station’a gitme, sıra bekleme vs vs olarak geri döndü bu bize. Internetten de alamadığımız için (çıktı istiyordu, otelden alamadık) O nedenle gidiş-dönüş faydalı olabilir...
Bu ön hazırlıklardan sonra nihayet yola çıkma zamanı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder