çocukla seyahat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çocukla seyahat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Temmuz 2017 Salı

Berlin 1. Gün : 22 Haziran 2017

Ramazan bayramından önceki 2 günü de izin alıp 5 geceliğine Berlin'e gitme planlarını çok çok önceden yapmıştık. Planlama aşaması için olan yazıyı buradan okuyabilirsiniz.

Bayram tatilinde İstanbul ve Sabiha Gökçen Havaalanları eziyet oluyor, o nedenle Ankara üzerinden gidip gelebileceğimiz yerlere bakmıştık. Bu anlamda Lufthansa'nın Ankara-Münih uçuşu kurtarıcı oluyor gerçekten. Bu seferki gezimizde toplam 10 kişiyiz. 6 yetişkin, 4 çocuk. Çocuklardan ikisi bizimkiler, gezi tarihi itibariyle 21 aylık ve 4,5 yaşındalar.

Sabah 3.45'de evden transfer alıyor ve havaalanına varıyoruz. Ankara dış hatların güzelliği, bir kalabalık yok. Ama işler yavaş yavaş ilerliyor

Nihayet 3 saat sürecek Ankara-Münih uçağındayız. Uçak dolu. Kızların keyfi yerinde ama uyumadıkları için arıza çıkması çok olası.

Nihayet beklenen arıza uçak inişe geçtiği sırada çıkıyor ve çevremizdeki yolcular Nil'in 20 dakika boyunca avaz avaz ağlamasına maruz kalıyorlar. Neyse ki bağlantılı uçuşumuz sorunsuz geçiyor ve saat 1 gibi Berlin'e iniyoruz.

Bu arada biz biletimizi alırken bagaj hakkı almamıştık, dolayısıyla 2 kabin boy valiz ve 1 büyük sırt çantası ile seyahat ediyoruz. Yanımızda ise 2 tane puset var. Ha bir de o pusete oturmamak için dünyayı yıkan bir adet 2 yaş sendromlu bebe. Yükümüz çok yani. Ankara'da valizlerimizi ücretsiz olarak bagaja alabildiklerini söylediklerinde grubu bagaj beklerken yavaşlatmamak için kabul etmemiştik, ama inince görüyorum ki, Berlin havaalanında bagaj yeri ortak değil. her kapının orada bir bagaj alma yeri var, ve biz daha uçaktan gelmeden bagaj dönmeye başlamış. Şimdiki aklım olsa valizleri bagaja vermeyi kabul ederdim.

Neyse uçaktan inip toparlanıp alanın dışına çıkmadan önce son bir işimiz var: Welcome card almak. Biz 6 günlük welcome card alıyoruz, böylece bir daha ulaşıma para vermeyeceğiz. Ayrıca bazı yerlerin girişinde indirim kazanacağız. Ayrıca bir gün Potsdam kentine gideceğimiz için ve burası C bölgesinde yer aldığı için ABC olan kartı tercih ediyoruz. Kişi başı 46 Euro veriyoruz. Çocuklara kart almaya gerek yok. Onlar fasulyeden. Ancak burada kredi kartı geçmiyor, hazırlıklı olmakta fayda var.

Kartları aldıktan sonra alanın dışından TXL otobüsüne biniyoruz. Daha doğrusu binmeye çalışıyoruz. Çok kalabalık ve sıra yok. İtişerek biniliyor ama biz pusetler ile bu itişmeye giremiyoruz. Yol arkadaşlarımız ilk otobüsle giderken biz ancak 3.'de yer bulabiliyoruz. Neyse ki bu 3 otobüs de peşpeşe geldi, beklemedik.

Beussel Strasse durağında binip arkadaşlarımızla buluşuyoruz. Burası metro hattına aktarma yapabileceğiniz durak. Bu duraktan S41 ve S42 geçiyor. İkisi de aslında ring treni. Biri saat yönünde dönüyor, diğeri saat yönünün aksi yönüne. Bizim otele en kısa mesafe S41 olduğu için ona biniyoruz. Aslında otobüs Alexanderplatz ve Hauptbahnof'tan da geçiyor, buradalarda inip U hatları ile de gideceğiniz yere gitmek pratik olabilir.

S41'e binip Frankfurter Allee durağında iniyoruz. Burası otelimize 800 metre, otelimiz ise Best Western City Ost.

Otelimiz küçük bir otel. hareketli bir cadde üzerinde, şehir merkezine 5 durak ve tam önünden U5 geçiyor. Biz kahvaltı almadık. 2'si de ücretsiz olan 2 çocuğumuzla 450 Euro civarında bir ücret ödedik 5 gece için.

Bugün için planımız pek ağır değil, zira sabah 3.30'da kalktık. Ama Berlin'deki hava tüm planımızı bozuyor. Hava oldukça kapalı, yağmur indirdi indirecek. Saat 14 gibi otelden çıkıyoruz, hemen otelin yanındaki pizzacıda ilk yemeğimizi yiyoruz.

Neptün çeşmesi ve Berliner Dom'un kubbesi


Niyetimiz Volkspark'a gitmekti ama bu yağmurda bu mümkün değil. O zaman Alexanderplatza gidelim DDR müzesine girelim diyoruz. DDR müzesi, Almanya Demokratik Cumhuriyetinin yani Doğu Almanya'nın günlük hayatına ilişkin küçük bir müze. Bunun için önce Alexanderplatza gidiyoruz, oradan da fazlasıyla yağan yağmur yüzünden hiç bir yeri göremeden hızlı hızlı müzeye yürüyoruz.
Yağmur ve huysuz kızım


DDR müzesinin içi. 

DDR Müzesi
Çalışma Saatleri: Her gün 10.00-20.00 arasında açık. Hatta cumartesi günü 22'ye kadar açık.
Kapalı gün: Yok
Ücret: Giriş ücreti 9.5 Euro. Welcome card'ta indirim var.
Notlar: Bir kaç küçük basamak dışında pusete uygun ama içerisi kalabalık olduğundan pusetle zor geziliyor. İçerisi oldukça ilginç, özellikle ev şeklinde düzenlenmiş kısım o yılların hayatına ilişkin ciddi fikir veriyor.
Yer: Alexander platza 800 metre mesafede  
DDR müzesinden çıktığımızda yağmur durmuş. Hemen nehrin diğer tarafında Berliner Dom var. İçeriye girip girmemek konusunda kararsızlık yaşıyoruz ancak ücretli bir kilise olması nedeniyle girmemeye karar veriyoruz.
Berliner Dom:
Çalışma Saatleri: Pazartesi- Cumartesi 09.00-20.00, Pazar ve diğer tatil günleri öğleden sonra. Son giriş kapanıştan 1 saat önce.
Kapalı Gün:Yok
Ücret: 7 Euro / 5 Euro indirimli. 1 yetişkin bileti alan 3 çocuğu ücretsiz sokabiliyor.
Notlar: İçeride hazine avı oynanabilir. Bunun için app store'dan ücretsiz uygulamayı indirmek gerekiyor. Link. Katedralin kubbesine 250 basamak ile çıkılıyor, yerse...
Volkspark


Katedralin tam karşısındaki otobüs durağından 200 numaralı otobüse biniyoruz. İstikamet Volkspark Friedrichshain. Burayı ilk gün yorgun olacağımızı düşündüğümüz ve okuduğumuz bir yazıda şöyle tanıttıkları için programa almıştık. "Plaj voleybolu, marchenbrünnen çeşmesi, açık hava sineması, piknikleriyle Berlin lokallerinin buluşma yeri"

Marchenbrunnen çeşmesi

Parkın Alexanderplatz'a yakın kısmında iniyoruz ve Märchenbrunnen çeşmesini görerek parka giriş yapıyoruz. Park bir uçtan bir uca 1,5 km civarında. İçerisinde çok keyifli bir oyun parkı var. Parkın ortasına bir yerde Restaurant Schoenbrunn var. Burada ilk molamızı veriyoruz. Buranın hemen yanında da bir fıskiye var. Fotoğraflardan gördüğümüz kadarıyla bu fıskiyelerde çocuklar epey güzel ıslanıp oyunlar oynuyorlar, ama bizim gittiğimiz zaman hava buna müsaade etmiyor.

Volkspark


Park gerçekten güzel ancak Tiergarten gibi devasa park varken eğer zaman kısıtlamanız varsa illaki görülmesi gereken bir yer değil.

Parkın diğer çıkışından çıkıp yeniden Alexanderplatza gidiyoruz. Metro istasyonunun olduğu yerde bir dolu yemek seçeneği var. Kimileri McDonald's'tan kimileri de sosisçiden yemeklerini alıyor. Tam TV kulesinin altındaki banklara oturup yemeğimizi yiyoruz.

TV Kulesi altı


Eda (4,5 yaş olan) zaten çoktan uyumuştu, ama asıl uyuması gereken Nil (21 ay olan) inatla uyumuyor. Aslında programımızda Tv kulesi var, ama kuleye pusetle almıyorlar, bizim de büyük kızı ne uyandırmamız ne de kucakta taşımamız mümkün, o yüzden biz aşağıda kalıyoruz, arkadaşlarımız kuleye çıkıyorlar. Biz de aşağıda bir umut Nil'i uyutmaya çalışıyoruz, mümkün olmuyor.

Saat 10 gibi artık günü bitiyoruz, uzun bir gün oldu. Yarın Potsdam Platz, Tiergarten ve çevresi, Bradenburger Tor, Yahudi Anıtı, Rachtag var... 

31 Mayıs 2016 Salı

Yeniden Roma (Çocuklarla) - 1. gün : 14 Mayıs 2016

2 çocukla ilk seyahatimiz. Eda 3 yaş 2 aylık, Nil ise 8 aylık. Nil'in ilk yurtdışı seyahati, Eda da araya giren hamilelik, doğum ve kış yüzünden 1 yıldır seyahat etmiyor. Dolayısıyla onun da seyahat performansından emin değiliz.


Uçağımız Ankara'dan 8'de kalkıyor. 6'da çocukları uyandırıp yola çıkıyoruz. Havaalanında kahvaltımızı yapıp geciken, artık gecikmesi klasik olan Pegasus uçağımıza biniyoruz. Ne yazık ki Roma için boarding pass'leri vermiyorlar, onları İstanbul'da alacağız.

İstanbul üzerinde havada 3-5 tur attıktan sonra Sabiha Gökçen'e iniyoruz. Uçusun ilk bacağı kızlar ağlamadan tamamlandı ya, bir rahatlık geliyor bana da.

Roma uçağının 11.50'de kalkması gerekiyor. Tabi ki kalkmıyor. Biraz dışarda biraz uçak içinde bekletiyorlar. 1 saate yakın rotarla kalkıyoruz. İkinci uçuş da çok zorlamadı. Yanımızdaki faaliyet çantası, içine abur cubur doldurduğum sürpriz çantası vs Eda'yı güzel oyalıyor. Nil'i de uçak içinde bir babası gezdiriyor bir ben.. (Bebekle uçak yolculuğu için bazı tecrübelerimi şuraya yazmıştım)

İndikten sonra pasaport kontrolüne gidiyoruz. Çocuklu olduğumuz için bizi hızlı geçişe alıyorlar. Hızlıca geçiyoruz. Ancak valizler gelmek bilmiyor. Yarım saatten fazla valiz bekliyoruz.

Bu arada kiraladığımız evi işletenler ile mesajlaşıp geç kalacağımızı haber veriyoruz. Resepsiyonu olmayan bir ev tutmanın da böyle dertleri var. Bizi evde biri bekliyor, hem evi anlatacak, hem anahtarları verecek.

Valizler gelince, çocukları trende oyalamanın daha kolay olacağını düşündüğümüz için merkez tren istasyonu Termini'ye giden Leonardo Express trenine gidiyoruz. Bu tren kişi başı 14 Euro. 35 dakikada Termini'ye varıyor. Otobüse göre daha pahalı ama daha kısa bir seçenek. Yine de Pegasus ve THY'nin Terminal 3'e indiği ve buranın da trenin kalktığı yere kadar epey yürümek gerektirdiğini unutmamak gerekir.

Başta plan yaparken önce tren sonra termini'den metro diye düşünmüştük. Ancak hem geç kalmış olmamız hem kızların sabırlarının bitmesi hem de eşyalar yüzünden Termini'den taksiye binmeye karar veriyoruz. Ve ilk hata, binmeden önce adama Taksimetre demeyi unutuyoruz. o da bizi 7 Euro tutan yere 20 Euroya götürüyor. İnince pazarlık yapıyoruz. Aslında 30 istemişti. O sırada o kadar bitkiniz ki adamla mücadele edemiyoruz.

Aslında 2 çocuk ve valizle tavsiyem direkt havalanından taksi olur. Fix fiyat 48 Euro. Tüm beyaz taksilerin üzerinde bu fiyat yazıyor. Binerken yine de adamdan teyit almak gerekiyor, dolandırıcı taksi çok. Bagajlar ve diğer her şey bu fiyata dahil. Oteliniz şehir merkezindeyse başka fiyat alamıyorlar. Biz hata edip hem 48 euro ödemiş hem de in-bin vs uğraşmış olduk.

Evimiz tam şehrin göbeğinde. Via Del Corso'da. Merkezi evin avantajı büyük. Ocak vs olması da iyi, Nil'in ek gıdası açısından. Benimkiler kadar erken kalkan kızlarla ev ortamı daha iyi oluyor. Ancak günlük oda temizliği olmaması kötü tabi. Evi booking.com'dan ayarladık. Detaylar şurada. 

Önce hedefimiz market alışverişi yapmak . Ertesi gün pazar ve kahvaltı için bir şeyler almalıyız. Hemen yakında Coop marketten alışverişi yapıp, aldıklarımızı eve bırakıyoruz. Şimdi şehri gezebiliriz, tabi gücümüz kaldıysa... Zira akşam oldu bile.

Evden çıkıp Popolo Meydanına doğru giderken kızlar arabalarında uyuyakalıyorlar. Hazır onlar uyurken hemen yemek yiyelim diyoruz. Saat 7.



Yol üzerinde Piazza Augusto Imperatore meydanında Gusto diye bir restauranta oturuyoruz. Ben lazanya, Serkan sarımsaklı ve ekmek kırıntılı bir makarna söylüyor. Lazanya güzel ama soğudukça tadı kaçıyor. Spagetti de sarımsak güzel olmuş. Bira ve roze şarap eşlik ediyor bize. Servis ücreti %15 ayrıca kişi başı 2 Euro da ekmek ücreti alıyorlar. Lazanya 12 Euro, Spagetti 12 Euro. Tam ne kadar ödedik bilmiyorum.

Yemekten sonra Popolo meydanına ilerliyoruz. Bir kaç fotoğraftan sonra Nil uyanıyor. Onu kanguruya alıp via corso üzerinden sokaklara gire çıka ispanyol merdivenlerine devam ediyoruz.
Elimizde Bar Pompi'den alınmış tiramisularla İspanyol merdiveni
Via della Croce notlarımda olan caddelerden, bol sayıda meşhur lezzetli tatlar var bu sokakta. Buradan giriyoruz. Bu caddenin sonu ispanyol merdivenlerine çıkıyor. Cadde üzerinde Bar Pompi'ye giriyoruz. Meşhur tiramisu dükkanı. Dondurma ve başka tatlılar da var ama madem tiramisu ile ün yapmış biz de onu yeriz diyoruz. Bir klasik bir de fındıklı alıyoruz. Kutuda veriyorlar, yanında kaşıkla yolda yürüye yürüye yiyoruz. Zaten dükkanda 1-2 bistro masası dışında yer yok. Klasik inanılmaz güzel, ancak porsiyon büyük, yarısından sonra biraz baydı beni. Fındık ise ben çok sevmem, serkan fındıklıya bayılıyor. Çilekte gözüm kalıyor ama başka sefere diyoruz.

Elimizde tatlılarla ispanyol merdivenlerine çıkıyoruz. Ama tadilattaymış :(

Biraz meydanda vakit geçirip eve dönüyoruz.

4 Kasım 2014 Salı

Milano-Venedik 1. Gün: 25 Ekim 2014 (Milano)

Milano Duomo
Daha önce bahsettiğim gibi bugün Pegasus ile Milano-Bergamo'ya uçuyoruz. Ankara'dan sabah 8'de kalkan uçağımızı 11.45'de kalkan Bergamo uçağı takip ediyor. Yaklaşık 2,5 saat sonra Bergamo'dayız. Saat farkı yüzünden 1 saat kazanıyor ve 13.20'de havaalanına iniyoruz.

Uçaktan otobüsle bizi bir kapıya bırakıyorlar. Ve kapının dışına kadar sıra var! Pasaport kontrolü sırası. Çok çok yavaş ilerliyor. 20 dakika bekleyişten sonra daha önümüzde uzun bir kuyruk varken yeni banko açıyorlar ve "Bambiniii" diye bağırıyorlar. Bebekli yolcular bu taraftan diye yorumluyor ve pat diye sıranın en önüne geçiyoruz.

Pasaporttan hızlı geçersen bagajda beklersin teoremi yine yanılmıyor ve uzun uzun bagaj bekliyoruz. Havalanından ayrılmamız 1 saati buluyor. Gümrükten geçince bir dolu transfer otobüsü firmasının bankosu var. Biz daha önceden bildiğimiz Terravision firmasını seçiyoruz. 20 dakikada bir otobüsleri var. Tek yön 5 Euro, gidiş dönüş 9 Euro. Bankodaki adam 2 dakikaya kalkıyor diyor, biz de alıyoruz. Ama 2 dakikaya kalkanı 10 saniye ile kaçırıp bir sonrakine binebiliyoruz.

Otobüs Centrale'nin yanında indiriyor. Oradan yürüyerek otelimizi (Hilton Milan) buluyoruz. Oteli tavsiye etmiyorum bu arada. Neden bu oteli seçtiğimizi şu yazıda anlatmıştım, öncelikli neden her gün centrale istasyonunu kullanacak olmamız ve valizleri bir an önce otele atabilmemizdi. Ama internet olmaması ciddi bir dezavantaj oldu.

Otele gidip eşyaları bırakıp şehir merkezine gitmemiz 4.30 oldu. Buradan şehir merkezine çok rahat metro var. 4 durak sadece. Metro da sık sık geliyor. Metro haritası burada. Metroya 1 biniş 1,5 Euro. 24 saatlik bilet 4,5 Euro. Biz bilet makinelerinden 2 tane 1 günlük bilet aldık ama biletin parasını çıkaramadık, metroyu 2 defa kullanabildik.
Katedralin önündeki meydan
İlk işimiz meşhur Katedral'e gitmek. Bu katedral cidden şehre damgasını vurmuş, hayat çevresinde akıyor. Önündeki meydan çok kalabalık. Yerde muşamba ve boyalar var, isteyenler ismini yazıyor. Katedralin içi beni çok etkilemedi. Ama dışı gerçekten muazzam.


Duomo
  • Çalışma saatleri: 07.00-18.40
  • Kapalı gün: - 
  • Ücret: Yok, fotoğraf çekmek istiyorsak 2 Euro, asansör ile teras 12 Euro
  • Süre: İçini gezmek 15 dakika
Duomo içi
Buradan sonra Dünyanın en eski alışveriş merkezi diye bilinen Galleria Vittoria Emanuelle'ye gidiyoruz. Aslında burası cam kubbeli, artı şeklinde bir pasaj. Bir kolu Duomo'nun oradayken diğer kolu La Scala tiyatrosunun olduğu La Scala Meydanına çıkıyor.

Galleria Vittorio Emanuele II
Galleria Vittorio Emanuele II
Bu hareketli pasajı da mağazalara pek bakmadan geçiyoruz. Burası da cıvıl cıvıl bir yer. İçinden geçerek La Scala meydanına çıkıyoruz, burada olması gereken Leonardo Da Vinci heykeli tadilatta. Meydanın hemen yanında ise ünlü La Scala Opera binası var. Ancak orası da pek ilgimizi çekmiyor. 
Haritaya bakarken yanımızdaki kadının poşeti dikkatimi çekiyor. "Luini"notlarıma aldığım bir fırın. Kadına buranın yerini sorup "Panzerotti" yemeğe gidiyoruz. 
Panzerotti içindeki mozeralla ile Eda'nın imtihanı
Panzerotti, içinde mozeralla vs konulan bir çeşit hamur işi. Kalın ve puf bir hamuru var, içinde peynir sündükçe sünüyor... Kapısında uzun bir sıra vardı, ama çok hızlı ilerliyor. İri yarı bir zenci güvenlik görevlisi sıraya göre hangi kasaya gidileceğini gösteriyor. Buradan 3 tane panzerotti alıp kaldırımda yiyoruz. 

Buranın hemen karşısında bir de dondurmacı var. Orası da çok kalabalık, sanırım meşhur bir yer. 

Luini'den sonra yeniden Duomo'nun önüne çıkıyoruz. Yeniden Galleria Vittoria Emanuele'e giriyoruz, bu sefer artının diğer kolunu geziyoruz. Yan kollardan çıkıyoruz.
Durmayan Eda'yı oyalamak için bir dondurma alıp yeniden çıktığımız Scala meydanında yiyoruz.

Biraz daha ilerledikten sonra yine bir turistik cadde olan daha doğrusu lüks markaların sıra sıra dizildiği Via Montenapoleone caddesine çıkıyoruz. Mağazalarla değil ama kimin elinde ne poşeti olduğu ile ilgileniyorum ben. Caddeyi dümdüz geçince San Babila kilisesine çıkıyoruz.

San Babia kilisesi ve çocuk uyutma zaferi


Dışarıdan baktığımız bu kiliseyi arkamıza alıp Corso Vittorio Emanuele II caddesine giriyoruz. Bayraklarla donatılmış bu kalabalık ve cıvıl cıvıl cadde yeniden Duomo'ya çıkıyor.


Corso Vittorio Emanuele

Dön dolaş geldik mi Duomo'ya. Saat erken olmasına rağmen Eda uyuduğuna göre, bir yerlerde oturup bir şeyler içebiliriz.

Duomo'yu arkamıza alıp Via Mercanti'ye giriyoruz. Orada Caffe Martini diye bir yer görüp oturuyoruz. Vay anasına büyük bira 10 Euro, bir aperol 15 Euro. Ama happy hour'a denk gelmişiz, fotodaki ikramları veriyorlar ve ikramlar çok lezzetli, yanısıra da doyurucu. 25 Euro'yu iki içkiye veriyoruz ama karnımız da doyduğundan çok mutsuz değiliz.
Caffe Martini'de happy hour kapsamındaki ikramlar ve 25 Euro verdiğimiz içkiler

Buradan yeniden Duomo'nun önüne yürüyoruz ve günü sonlandırmak için metroya biniyoruz.

Duomo, gece... 

31 Ekim 2014 Cuma

Milano-Venedik: Gitmeden önce

Venedik
Pegasus'un kış kampanyalarını seviyoruz. 29 Ekim tatilini de düşününce Pegasus'tan ucuz bilet aramaya başladık. Milano'ya bilet vardı. Milano'da çok bir şey yok diye duymuştuk. Aman dedik, ne olacak, uzun uzun cafelerinde otururuz, Eda ile dinleniriz. Mart ayında 25 Ekim için 1100 TL'ye 2 kişi ve 1 bebek Ankara aktarması dahil gidiş dönüş bilet aldık. Uçak Bergamo diye Milano'ya 1 saat uzaklıkta başka bir şehire iniyor aslında.

Milano'yu araştırmaya başladık. Oraya gitmişken 1 gün Como Gölü'nü gezeriz diye düşündük. Venedik 2,5 saatmiş. 1 gece de Venedikte kalalım dedik. Venedik-Milano arasında tam orta yerde Verona varmış, onu da programa ekledik.

Dolayısıyla bizim ayaklarımızı uzatıp kahve içeriz dediğimiz tatil, 20 aylık canavar ile oradan oraya koşturmaya döndü.

Havaalanından gelen otobüsler Milano Centrale istasyonunun orada duruyor. Como'ya da şehir içindeki istasyonun yanısıra buradan da tren var. Venedik ve diğer şehirler arası trenler de Centrale'den kalkıyor. Dolayısıyla biz de bu istasyonun yakınında kalalım dedik, nasılsa her gün Centrale'ye işimiz düşecek.

İstasyona ve metro durağına 200 metre ötede Hilton oteli vardı. Aslında ilk 2 gün ve son gün olmak üzere 3 gece kalacağımız halde check-in check-out ile uğraşmamak ve valiz toplamamak için 4 gece olarak buradan rezervasyon yaptırdık. 4 gece fiyatının ayrı ayrı alınacak 3 gece fiyatından sadece biraz pahalı olması da buna etken oldu. Otele vergi hariç 397 Euro verdik. Yani geceliği 100 Euroya geldi. Vergi ise gecelik kişi başı 5 Euro. Kahvaltı hariç aldık. Otelin en büyük eksisi odada internet olmamasıydı bence. Odada kahve makinası olması ise en büyük artısı. Yeri iyi ama bir daha gidersem şehir merkezinde kalırım. Otel her zamanki gibi booking.com'dan.

Venedik'te ise San Marco meydanının yanında büyük kanalın bittiği yerde ve vapur durağının tam önünde Hotel Paganelli'yi ayarladık. Sanırım buraya da 150 Euro verdik, yine booking.com üzerinden.Buranın vergisi günlük 3,5 Euro. Otele check-in yaparken peşin ve nakit olarak alıyorlar.

Bu sefer vize almamıza gerek kalmadı, bir önceki seyahatimizde Portekiz bize 1 yıllık vizeyi uygun görmüştü.

Venedik ve Verona'ya gitmek için biletlerimizi trenitalia'dan ayarladık. Biletler 4 ay önce satışa açılıyor ve açıldığı sırada kişi başı tek yön 9 Euro oluyor. Biz açılır açılmaz aldık, Venedik'e, oradan Verona'ya ve oradan da Milano'ya olmak üzere...

Como gölünün planı ise en uzun sürendi. Como gölü ile ilgili yorumları okurken Bellagio diye bir kasabayı çok övdüklerini okudum. Ancak buraya vapur ile gidiliyor ve sefer sayısı bizim gittiğimiz tarihler için fazla değildi. Üstelik de yol 2 saatten uzun sürüyordu. Vapur saatlerini şu siteden kontrol edebilirsiniz: Navigazionelaghi. Bellagio'dan da Milano'ya dönüş olmadığı için dönüşümüzü Varenna olacak şekilde ayarladık. Burası da Bellagio'ya vapurla 15 dakika uzaklıkta. Burası için tren biletlerini binmeden önce istasyondan aldık. Seferler trenord web sitesinden kontrol edilebilir.

Ve son hazırlığımız Da Vinci'nin Son Akşam Yemeği tablosuna rezervasyon yaptırmak oldu. Bu eseri görmek için 15 dakikalık seanslara rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Biletler günler (aylar) öncesinden tükeniyormuş. Biz gitmeden 1 ay önce aldık, aslında hiç bilet yok gözüküyordu ama bir anda döneceğimiz günün sabahına açıldı. Sabahları 9.30'da İngilizce rehberli tur var. Bize tesadüfen o seans açıldığı için onu aldık. Bileti şu siteden alabilirsiniz: Vivaticket. Biz rezervasyon ücreti, rehber ücreti dahil 28 Euro vermişiz. (Eda için bilet parası yok ama rezervasyon ücreti vardı)

Sonuçta programımız şu şekilde oluştu:


  • 25 Ekim Cumartesi: Milona'ya gidiş
  • 26 Ekim Pazar : Como-Bellagio-Varenna
  • 27 Ekim Pazartesi: Venedik-Murano-Burano
  • 28 Ekim Salı: Venedik-Verona
  • 29 Ekim Çarşamba: Milano ve dönüş