31 Mayıs 2016 Salı

Yeniden Roma (Çocuklarla) - 1. gün : 14 Mayıs 2016

2 çocukla ilk seyahatimiz. Eda 3 yaş 2 aylık, Nil ise 8 aylık. Nil'in ilk yurtdışı seyahati, Eda da araya giren hamilelik, doğum ve kış yüzünden 1 yıldır seyahat etmiyor. Dolayısıyla onun da seyahat performansından emin değiliz.


Uçağımız Ankara'dan 8'de kalkıyor. 6'da çocukları uyandırıp yola çıkıyoruz. Havaalanında kahvaltımızı yapıp geciken, artık gecikmesi klasik olan Pegasus uçağımıza biniyoruz. Ne yazık ki Roma için boarding pass'leri vermiyorlar, onları İstanbul'da alacağız.

İstanbul üzerinde havada 3-5 tur attıktan sonra Sabiha Gökçen'e iniyoruz. Uçusun ilk bacağı kızlar ağlamadan tamamlandı ya, bir rahatlık geliyor bana da.

Roma uçağının 11.50'de kalkması gerekiyor. Tabi ki kalkmıyor. Biraz dışarda biraz uçak içinde bekletiyorlar. 1 saate yakın rotarla kalkıyoruz. İkinci uçuş da çok zorlamadı. Yanımızdaki faaliyet çantası, içine abur cubur doldurduğum sürpriz çantası vs Eda'yı güzel oyalıyor. Nil'i de uçak içinde bir babası gezdiriyor bir ben.. (Bebekle uçak yolculuğu için bazı tecrübelerimi şuraya yazmıştım)

İndikten sonra pasaport kontrolüne gidiyoruz. Çocuklu olduğumuz için bizi hızlı geçişe alıyorlar. Hızlıca geçiyoruz. Ancak valizler gelmek bilmiyor. Yarım saatten fazla valiz bekliyoruz.

Bu arada kiraladığımız evi işletenler ile mesajlaşıp geç kalacağımızı haber veriyoruz. Resepsiyonu olmayan bir ev tutmanın da böyle dertleri var. Bizi evde biri bekliyor, hem evi anlatacak, hem anahtarları verecek.

Valizler gelince, çocukları trende oyalamanın daha kolay olacağını düşündüğümüz için merkez tren istasyonu Termini'ye giden Leonardo Express trenine gidiyoruz. Bu tren kişi başı 14 Euro. 35 dakikada Termini'ye varıyor. Otobüse göre daha pahalı ama daha kısa bir seçenek. Yine de Pegasus ve THY'nin Terminal 3'e indiği ve buranın da trenin kalktığı yere kadar epey yürümek gerektirdiğini unutmamak gerekir.

Başta plan yaparken önce tren sonra termini'den metro diye düşünmüştük. Ancak hem geç kalmış olmamız hem kızların sabırlarının bitmesi hem de eşyalar yüzünden Termini'den taksiye binmeye karar veriyoruz. Ve ilk hata, binmeden önce adama Taksimetre demeyi unutuyoruz. o da bizi 7 Euro tutan yere 20 Euroya götürüyor. İnince pazarlık yapıyoruz. Aslında 30 istemişti. O sırada o kadar bitkiniz ki adamla mücadele edemiyoruz.

Aslında 2 çocuk ve valizle tavsiyem direkt havalanından taksi olur. Fix fiyat 48 Euro. Tüm beyaz taksilerin üzerinde bu fiyat yazıyor. Binerken yine de adamdan teyit almak gerekiyor, dolandırıcı taksi çok. Bagajlar ve diğer her şey bu fiyata dahil. Oteliniz şehir merkezindeyse başka fiyat alamıyorlar. Biz hata edip hem 48 euro ödemiş hem de in-bin vs uğraşmış olduk.

Evimiz tam şehrin göbeğinde. Via Del Corso'da. Merkezi evin avantajı büyük. Ocak vs olması da iyi, Nil'in ek gıdası açısından. Benimkiler kadar erken kalkan kızlarla ev ortamı daha iyi oluyor. Ancak günlük oda temizliği olmaması kötü tabi. Evi booking.com'dan ayarladık. Detaylar şurada. 

Önce hedefimiz market alışverişi yapmak . Ertesi gün pazar ve kahvaltı için bir şeyler almalıyız. Hemen yakında Coop marketten alışverişi yapıp, aldıklarımızı eve bırakıyoruz. Şimdi şehri gezebiliriz, tabi gücümüz kaldıysa... Zira akşam oldu bile.

Evden çıkıp Popolo Meydanına doğru giderken kızlar arabalarında uyuyakalıyorlar. Hazır onlar uyurken hemen yemek yiyelim diyoruz. Saat 7.



Yol üzerinde Piazza Augusto Imperatore meydanında Gusto diye bir restauranta oturuyoruz. Ben lazanya, Serkan sarımsaklı ve ekmek kırıntılı bir makarna söylüyor. Lazanya güzel ama soğudukça tadı kaçıyor. Spagetti de sarımsak güzel olmuş. Bira ve roze şarap eşlik ediyor bize. Servis ücreti %15 ayrıca kişi başı 2 Euro da ekmek ücreti alıyorlar. Lazanya 12 Euro, Spagetti 12 Euro. Tam ne kadar ödedik bilmiyorum.

Yemekten sonra Popolo meydanına ilerliyoruz. Bir kaç fotoğraftan sonra Nil uyanıyor. Onu kanguruya alıp via corso üzerinden sokaklara gire çıka ispanyol merdivenlerine devam ediyoruz.
Elimizde Bar Pompi'den alınmış tiramisularla İspanyol merdiveni
Via della Croce notlarımda olan caddelerden, bol sayıda meşhur lezzetli tatlar var bu sokakta. Buradan giriyoruz. Bu caddenin sonu ispanyol merdivenlerine çıkıyor. Cadde üzerinde Bar Pompi'ye giriyoruz. Meşhur tiramisu dükkanı. Dondurma ve başka tatlılar da var ama madem tiramisu ile ün yapmış biz de onu yeriz diyoruz. Bir klasik bir de fındıklı alıyoruz. Kutuda veriyorlar, yanında kaşıkla yolda yürüye yürüye yiyoruz. Zaten dükkanda 1-2 bistro masası dışında yer yok. Klasik inanılmaz güzel, ancak porsiyon büyük, yarısından sonra biraz baydı beni. Fındık ise ben çok sevmem, serkan fındıklıya bayılıyor. Çilekte gözüm kalıyor ama başka sefere diyoruz.

Elimizde tatlılarla ispanyol merdivenlerine çıkıyoruz. Ama tadilattaymış :(

Biraz meydanda vakit geçirip eve dönüyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder